Ergani Haber Gazetesi araştırmacı ve yazarımız Müslüm Üzülmez’in haberine göre; İlçemiz de ilk klarnet ustası Nadirhan Gözler olduğunu belirtiyor.
Ergani Haber Gazetesi araştırmacı ve yazarımız Müslüm Üzülmez’in, Çayönü’nden Ergani’ye: Uzun Bir Yürüyüş kitabının 726-729 sayfasında Üzülmez şöyle diyor;
Nadırhan Gözler hoşsohbet, kendisiyle barışık, hiç kimseyle kavgası olmayan tipik bir Erganiliydi. Soy ismini söylemeye gerek yok: Nadırhan denilince, Nadırhan Gözler olduğunu herkes bilirdi.
Ergani'de onun üstüne kırnata (klarnet) çalan yoktu. Bir de, Kaynakçı Ahmet'in babası Kemancı Hasan'ı unutmamalıyız: Güzel keman çalardı ve güzel de içerdi.
Babamın bana anlattığına göre, Klarnet ustası Mustafa Kandralı'ya klarnetti (kırnatayı) Kore'de öğreten de Nadırhan'mış.
Nadırhan Abi, gerçek bir klarnet çalıcısıydı. Düğünlerde, eğlencenin en doruk noktasında klarnetini havaya dikleyerek çalması, düğündekilerini en çok etkileyen ve coşmalarını sağlayan bir işaretmiş gibi algılanırdı. Çalmaya hiç ara vermeden saatlerce çalardı. Nefesi hiç tükenmezdi. Yeter ki, önünde rakı bardağı boş olmasın! Hatta derler ki, Nadırhan Gözler klarnet çaldığı zaman, tüm kuşlar -bülbül dahil ötüşünü keser, O'nun klarnetinden çıkan nağmeleri sükût içinde dinlerlermiş. Düğünlerde klarnetini havaya dikleyerek; en içten, sıcak ezgileri ciğerinin derinliklerinden gelen havanın, nefesin ayarına göre nağmeye dönüştürmesi görülmeye ve daha çokta dinlenmeye değer eşi benzeri bulunmaz bir olaydı.
Özgeçmişi
Nadırhan Gözler, 02.01.1930'de Ergani'de doğdu. Ne acı bir tesadüftür ki, doğduğu gün ve ayda da kendisini 02.01.1987 kaybettik.
İlkokuldan sonra yatılı öğretmen okuluna kaydını yaptırdı ve daha sonra okuldan kendi isteğiyle ayrıldı. Çok kısa bir dönem Diyarbakır Karayolları'nda çalıştı. Ardından Ergani Belediyesi'nde memur olarak çalışmaya başladı..
Belediyede nikah memuru iken, tanıdık ailelerin çocuklarının nikahını kıyar, hatta kimisinin mahalle veya salon düğünlerini de o yapardı: Aileler bazen O'nun hafta sonu boşluğuna göre düğünlerini programlarlardı.
Ergani’de Düğünlere giderdi
Güzel klarnet çalardı. Ağabeyi Hayri de iyi bir klarnet ustasıydı. O'nun zamanında elektronik ses cihazları olmamasına rağmen, günlerce süren düğünler yapılırdı. Mahalle düğünleri, damadın evinde, Cumartesi günleri öğleden sonra başlardı. Ciğer kavurmalı, cacıklı, salata ve rakıdan oluşan menü olurdu. Düğüne davetli olan misafirler, düğün sahibine katkı olsun diye büyük rakılarını kendileri getirirlerdi. Ama masadaki ilk rakılar düğün sahibinden olurdu. Nadırhan Gözler ve kendisine eşlik eden arkadaşlarına düğünde takılan paralar kalırdı. Düğün bitimi paraları arkadaşlarına eşit olarak taksim ederdi. O, düğüne davetli kişilerinin hangi şarkıyı veya türküyü sevdiğini, hangi oyunu oynadığını bilir; o kişileri çaldığı parçalar veya oyun havalarıyla onure ederdi.
Çok eskilerden O'na Mıllagilin Bahçası denilen yerden, Muharrem Aktaş darbukayla eşlik edermiş. Sonradan, Seyfi Gözler, Muharrem Aktaş'ın oğlu (Topo) Recep ve Recai kardeşler (ikisi de âmâdır) eşlik ettiler.
Düğünlerde Nadırhan Abe'nin değişmez masa arkadaşları; Çılli Muzaffer (Gülbahar), Haci Mahir (Gözler), Cemekli Abbas (Solmaz), Lokantacı Yaşar (Keskin), Rahmi Aktaş, Reisinoğlu Emrullah (Gülbahar) gibi içmesini, dinlemesini ve de söylemesini bilenlerdi.
Oğlu Nazmi Gözler Babasını şöyle anlatıyor; Nazmi Gözler'in 30 Mart 2003 tarihli mektubu.
Nadırhan Abi'nin oğlu Nazmi, O'nun Kore Savaşı'na katılışını ve de bir anısını bana şöyle yazmaktadır: "Diyarbakır'dan İzmir'e trenle geldiklerini, İzmir'de kendilerini götürecek gemiyi beklediklerini, bir sabah annesinin hasretine dayanamayıp Ergani'den trenle İzmir'e geldiğini, kendisini Kore'ye yolcu ettiğini anlatırdı. Kendilerini götüren geminin çok lüks bir İtalyan gemisi olduğunu, içerisinde yüzme havuzu, sinema salonu, restoran ve kafeler olduğunu, günlerce süren yolculuk esnasında hiç sıkılmadıklarını, uğradıkları her Milletler Cemiyeti üyesi ülkelerin limanından o ülkenin askerlerini aldıklarını, gemide klarnetiyle bizim ve yabancı ülkelerin askerlerine Türk müziğinden eserler çalıp onları eğlendirdiğini, zaman zaman duygulandırdığını, yabancı müzisyenlerin kendisine hayran kaldıklarını, askerlik sonrası ülkelerine davet ettiklerini anlatırdı. Savaş esnasında, nadiren sıcak çatışmalara katılırmış. Genelde uluslar arası bandodan hiç bilmediği müzik eserlerini, notalarına uygun olarak, klarnetiyle seslendirirmiş. Kore halkının sıcak kanlı, samimi, sevecen insanlar olduğunu anlatırdı. Kore Savaşı Gazisi madalyası halen elimde bulunmaktadır."
Ve sonra, şunları yazmakta: "Yanılmıyorsam on yaşlarındaydım. Bir gece evde ailece otururken, kapımız çalındı. Kapıyı açtığımızda, iki bey ve bir bayanın kapıda olduklarını gördük. Beylerden birisi, babamın tanıdığı ve kıramayacağı bir hemşerimizdi. Gelen bey, Almanya'da çalıştığını ve izine geldiğini, yanındaki bayanla evlenmek istediğini söyleyerek babamın da nikahlarını kıymasını istedi. Ellerinde kocaman bir kasetçalar teyp vardı. Ne acıdır ki bizim de o zaman bir teybimiz yoktu. Babam da, nikahlarının kıyılabilmesi için konsolosluktan gerekli evrakların tamamlanmasını, aksi taktirde nikahın mümkün olmayacağını ve bu nikahı yaparsa suçlu duruma düşeceğini belirtti ve beylerin getirdikleri hediyeyi kabul etmeyerek, onları yolcu etti. Ben, babama, içeride ağlayarak 'teybimiz yok, neden kabul etmedin?' diye yakındım. O da, bana 'Belki teybin olurdu ama demir parmaklıklar arkasında bir baban olurdu' dedi.
Şimdi, beni tanımayıp babamı tanıyanlara, 'ben Nadirhan'ın oğluyum' dediğimde, 'evlat Allah rahmet eylesin, ne iyi adamdı' diyerek gerek insani, gerekse görev gereği gördükleri yakınlıkları, iyilikleri, yardımları anlattıklarında, o babanın oğlu olmaktan ne kadar gurur duyduğumu anlatacak ifade bulamıyorum.
Belediyeden, nikah memurluğundan 1981 yılında emekli oldu.
Ergani'de birçok insanın nikahını Nadırhan Abi kıymıştır. Benim nikahımı da Nadırhan Abi kıymıştır. Merak ediyorum, acaba Nadırhan Gözler'in nikahını kim kıymiştı? Yoksa, kendi nikahını kendisi mi kıydı? Evet, bir insan kendi nikahını kıyabilir mi?7
Ve, O'nu 02.01.1987'de yitirdik.
Eminim, Cennette O'nun klarneti hiç elinden düşmemektedir. İnsanlar hep güzel, neşeli, barış dolu ezgiler çalmaktadır.
( Derleme Müslüm ÜZÜLMEZ)