Sağlık Emekçileri Sendikasının gerçekleştirdiği organizasyon çerçevesinde, Uludere olayıyla ilgili rapor hazırlayan Türkiye Psikiyatri Derneği Raportörü Psikiyatrist Dr. Hira Sema Kalkan Turan tarafından bir sunum gerçekleştirildi. Yapılan sunumun ardından hastane binası önünde basın açıklaması gerçekleştiren gurup adına konuşan Dr. Hamza Aktaş yaptığı açıklamada şunları söyledi: “34 vatandaşımızın savaş uçakları ile katledilişinin üzerinden tam bir yıl geçti. Dersim, Çorum, Malatya, Maraş, Sivas, Taksim 1977 1 Mayıs katliamları gibi onlarca katliamı sıradanlaştıranlar, Roboski’de tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan katliamı unutturmak için bir yıldır elinden geleni yapmaya devam ediyor. Aradan geçen bir yıla rağmen bugüne kadar ne faillerin bulunmasına yönelik bir adım atıldı, ne de vicdanları rahatlatacak bir özür dilendi. Bununla da kalmadı, evine bir lokma ekmek götürerek hayatlarını devam ettirebilmenin derdinde olan, çoğu 13-20 yaş arasındaki gencin acımasızca katledilişi iktidar ve Genel Kurmay Başkanlığı’nca “yasadışı iş yapıyorlardı” gerekçeleri ile meşrulaştırmaya çalışıldı. Kimisi okul harçlığı, kimisi düğün parası, kimisi mayına basan abisine protez bir ayak alabilmek için yıllardır aynı yolu kullanarak sınır ticareti yapmaktan başka çaresi olmayanların adı bugünün Orgeneral Mustafa Muğlalıları tarafından “kaçakçıya, soyguncuya, haine” çıkarıldı. Bombardıman ile kömürleşen ve parçalanan bedenleri “savaş zayiatı” sayıldı. Katliamın üzerini kapatmak için, hayatını kaybedenlerin ailelerine dalga geçercesine “kan parası” teklif edildi. Ölüme fiyat biçilerek ailelerin acılarına acı katıldı. Evlatlarının hayatını paraya tahvil etmeye çalışan anlayışa karşı çıkan, “biz para değil, katillerin açığa çıkarılmasını istiyoruz” diyerek onurlarını satmayacağını ilan eden aileler baskılarla kuşatılmak istendi. Evlatlarının ölümünün sorumlularının bulunması için yaptıkları şikâyetleri geri çekmeleri istendi. Katliamdan bugüne hiçbir kamu görevlisi sorgulanmazken, onlar sorgudan geçirildiler, haklarında sudan gerekçelerle davalar açıldı. Yaşadıkları evlat acısı yetmiyormuş gibi yerlerinden yurtlarından göç ettirilmeye zorlandılar. Baskı sadece katliamda çocuklarını, yakınlarını kaybeden ailelerle de sınırlı kalmadı. Onların acılarını paylaşmak için Roboski’ye gitmek isteyen, sorumluların ortaya çıkmasını talep edenler, demokratik kurum ve kuruluşlar da baskı ve zordan payına düşeni aldı. Bununla da yetinilmedi. Sürecin başında “Roboski Katliamını aydınlatmak boynumuzun borcudur” diyenler aradan geçen zaman içinde “Her Kürtaj Bir Roboskidir” diyecek kadar pervasızlaştılar. Dahası olayı araştırmak üzere mecliste kurulan komisyonun raporu da aradan geçen bir yıla rağmen hala açıklanmadı. Evet, katliamın üzerinden tam 1 yıl geçti. Bu geçen uzun zaman dilimi içerisinde canlı tanıklarını ifadesi dahil her şey ortadaydı, olmayan tek şey ise adaletin kendisiydi. Hükümet üzerindeki sorumluluğu “geçiş yoluydu, eylem istihbaratı vardı” açıklamasının ardına sığınarak atmaya çalıştı. Başbakan’ın “Ahmet midir, Mehmet midir bilemeyiz ki” sözlerinde ifadesini bulan yaklaşımla katliam sıradanlaştırılmak istendi. Aslında her şey ortadaydı, yaşanılan trajedinin “Terörle mücadele” adı altında yapılan yargısız infaz ve katliamların devamından ibaret olduğu açıkça bilinmekteydi. Roboski katliamının, istihbaratının Pentagon’dan vur emrinin AKP tarafından verilen, ABD emperyalizmi ve AKP’nin ortaklığında gerçekleştirilen bir katliam olduğu tüm delilleri ile ortaya çıkmıştır. Bir yıl kimileri için uzun kimileri için kısa bir zamandır. Roboski’de çocuklarının mezarı başından ayrılmayan analar için bir yıl, bitmek bilmeyen bir zamandır. Askeri araç ve helikopter sesleri ile korkuyla büyüyen çocuklar için bir yıl oldukça uzun bir zamandır. Bizler, onlarca yıldır gökyüzünden bomba yağan bu topraklarda dökülen gözyaşlarına tahammülü kalmayanlar olarak, daha fazla kan dökülmeden bu ısrardan derhal vazgeçilmesini ve demokratik çözüm yollarının açılmasını istiyoruz. Daha eşit, özgür ve demokratik bir ülkede, bir arada yaşam umudunu koruyan ve bu uğurda sonuna kadar mücadelesini sürdürecek emek ve meslek örgütleri olarak, devleti Roboski’de yaşananların bir katliam olduğunu kabul etmeye, sorumlu ve faillerinin yargı önüne çıkarılması için üzerine düşen vazifeyi yapmaya davet ediyoruz.”