Protokolde yapılan görüşmede Osman Baydemir sözlerine “8 bin yıllık tarihe sahip ve kurulduğu günden beri yaşamın hiç kesintiye uğramadığı nadir Diyarbakır şehrimize hoş geldiniz” diyerek başladı. Diyarbakır’ın 33 farklı medeniyete ev sahipliği yaptığını, bütün kitabi dinler ve onlardan önceki inançlara ev sahipliği yaptığını belirten Baydemir, Diyarbakır için “Birçok farklı dilleri, dinleri ve kültürleri bünyesinde barış içerisinde yaşatan bir kent” olduğunu söyledi.
“Umuyorum ki yakın bir gelecekte, el birliğiyle, ortak akıl ve vidan ile inşasına başladığımız barış süreci, nihai ve kalıcı bir barışa vesile olur ve bu kent daha nice sekiz bin yıllara medeniyetlere, insanlığa ev sahipliği yapar” diyen Baydemir, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Uzun bir zaman, nerdeyse cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ciddi sıkıntılar yaşadık ve maalesef ki bu sıkıntıları çözme algısı ve bakış açısından kaynaklı daha da karmaşıklaştı. Üzülerek görüyoruz ki, ülkemizin doğu yakası ile batı yakası, kuzey yakası ile batı yakası arasında algıda bir farklılık sevinçte ve tasada bir uzaklaşma süreci oluştu. inşallah ortak bir çabayla, hak, özgürlük, adalet, eşitlik, birlikte yaşam temelli yeni bir süreci ve sayfayı hep birlikte açma imkanına sahip oluruz. Ve o sayfaya da inşallah barışı, hakkı, dostluğu, hukuku, adaleti hep birlikte yaşarız.”
Baydemir, Diyarbakır ile Ankara, Trabzon, istanbul arasında inşa edilecek barış köprülerinin sadece ülkede yaşayan halklara değil Ankara ile Mahabad, Hewler, Bağdat, Şam, Kamışlo arasında, Ortadoğu’da yaşayan bütün halkalar arasında barış ve birlikte yaşamın katkı sunacağını söyledi.
Tarihi bir süreçten geçildiğini ifade eden Baydemir, sözlerini şöyle sürdürdü:
“inşallah bu kez mahcup olmayacağız. inşallah bu kez samimiyet, kararlık ve cesaretle insanlarımızın tümünün hak etmiş olduğu barışı armağan etme imkanına sahip olacağız. Sadece yaptıklarımızla değil, yapmadıklarımızla da mesul olacağız. inşallah gelecek nesillere isyanı, çatışmayı kavgayı değil, barışı miras bırakacağız. Hoş geldiniz, şeref verdiniz, hun bi xêr û xweşî hatin, ser seran ser çavan re hatin, çima xêra me, serê çima sera me.”
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da sözlerine “Hiç hafızamdan silinmeyecek hatıralarla dolu bir Diyarbakır gezisindeyim” diyerek başladı. Diyarbakır’ın kadim bir kent olduğunu ve selam vermenin kadim kültürün bir parçası olduğunu bildiren Davutoğlu, “Selam verdiğiniz her anda aslında sadece karşınızdakilere merhaba demiş olmuyorsunuz. Doğaya, insanlara, herkese barış ve huzur diye dua edersiniz. Bunun için selam ibadettir, selam barıştır. ‘Aleykümselam’ derken de ben senden eminim, sen de benden emin ol demiş olursunuz. Bugün Diyarbakır sokaklarında gördüğüm bu selam biçimidir” diye konuştu.
Diyarbakır’ı korumak boynumuzun borcu
“Diyarbakır’ın kıymetini bilelim” diyen Davutoğlu, Baydemir’e çok önemli bir görevi yerine getirdiğini söyleyerek, şunları söyledi: “Diyarbakır gibi bir şehri emanet olarak almış olmak büyük bir sorumluluktur. Diyarbakır’ın her taşını, her taşın üzerindeki her kitabeyi, her kitabenin her harfini korumak ve o taşın kıymetini idrak ederek, gelecek nesillere taşımak boynumuzun borcudur.”
Başbakan Erdoğan’ın 2005 Diyarbakır konuşmasıyla birlikte başlayan süreci anımsatan Davutoğlu,  o gün verilen demokrasi mesajının hala canlılığını koruduğunu söyledi. “Bu süreç Sayın Başbakanımızın güçlü iradesiyle bütün hükümetimizin benimsediği bir süreçtir” diyen Davutoğlu, şöyle konuştu: “Herkesin tam bir bilinçle bunu sahiplenmesi ve selam bilinci gibi yaygınlaştırması gerekir. Bayramınızı bayram etmek için onu yaygınlaştırmak lazım” dedi.
Muhabbet cemresi düştü
Newroz çiçekleriyle karşılandıklarını hatırlatan Davutoğlu, Newroz’un aynı zamanda cemrenin havaya, suya, toprağa düştüğü zaman olduğunu söyledi. Cemrenin burada sembolik olarak halkın ve bütün kesimlerin arasındaki muhabbet olduğunu vurgulayan Davutoğlu şöyle dedi:
“Cemre, Nevruz’da nasıl havaya, suya, toprağa düştüyse muhabbet cemresi de, Bursa’ya, Urfa’ya, Adana’ya, Hakkari’ye her yere düşmüştür. Zaten vardı, yenilendi. Bunu Diyarbakırlı kardeşlerimin çok iyi idrak ettiklerini görüyorum.”
‘Sıkıntılar konjonktüreldir’
Yaşanan sıkıntıların konjonktürel bir sıkıntı olduğunu ifade eden Davutoğlu, “Sorumluluk hepimizin üzerinde. Aslında bin yıllık tarihte parantez içinde kalmış sıkıntılardır. inşallah bunlar aşıldığında hem bizim ülkemizdeki restorasyon, hem bölgemizdeki restorasyon, yeniden bir düzen inşa etmek faaliyeti başlar. Bu aynı zamanda insanlığa da büyük bir barış mesajıdır” diye konuştu.
Konuşmaların ardından Baydemir, Davutoğlu’na; Diyarbakır surları, Ulu Cami, Meryemana Kilisesi, On gözlü köprü gibi Diyarbakır’ın tarihi ve anıtsal nitelikteki eserlerini kolaj olarak işlendiği bir çini ile Türkçe-Kürtçe-ingilizce olarak yayınlanan Diyarbakır Gezi Rehberini armağan etti. Baydemir ayrıca bölgenin 15 ilinin işlendiği “Bölgeye Farklı Bakış” adlı kitabı armağan etti. Baydemir, 10 yıldır belediyenin gücünü ve emeğini tarihi Suriçinin kalkınmasına ayırdığını söyleyerek, “Doğrusu ekonomik ve sosyal kalkınmayla barışı birbirinden ayırt edemiyorum. ikisi birlikte ancak gelebilir. Diyarbakır surları sahabe kabirleriyle kiliseleri ve camileriyle bir kalkınma projesi ama aynı zamanda bir barış projesi” diye konuştu. Davutoğlu da, “Diyarbakır dünya turizmi açısından da keşfedilmemiş bir hazine. Umarım önümüzdeki dönem bu hazine tüm dünyada tanınır, bilinir olacak” dedi.
Baydemir gezinin bir bölümüne eşlik etti
Baydemir, kente gelen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve beraberinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve milletvekillerinin de bulunduğu heyetin gezisine eşlik etti. Hasanpaşa Hanı’nda esnaf gezildi.