Karara tepki gösteren Eğitim Sen Ergani 3'nolu Şubesi Temsilcisi Abdulcebbar Tekin, bakanlığın greve katılan öğretmenleri 'fişleyerek' suç işlediğini belirterek, "sendikal hakların kullanımı engellenemez" dedi. Tekin; "Öğretmenlerin bağlı bulunduğu sendikanın aldığı karar uyarınca bir gün göreve gelmemesi eyleminin sendikal faaliyet kapsamında olduğu açıkça belirtilmektedir. Hiçbir eğitim ve bilim emekçisi hakkında, sendikasının aldığı karara uyduğu gerekçesiyle soruşturma açılamaz" dedi.
EĞiTiM SEN: "BUNUN ADI FiŞLEMEDiR"
Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı tarafından illere, 'Eğitim Hakkını Engelleyici Eylemler' başlığıyla gönderilen yazıda, öğrencilerin eğitim hakkını engelleyen, öğrenci ve velileri okulu boykot etmeleri yönünde teşvik eden, görev ve yükümlülüklerini yerine getirmeyip mevzuata aykırı eylemlerde yer aldığı belirlenen kamu görevlilerinin' bakanlığa bildirilmesini istendi. Karara tepki gösteren Eğitim Sen Ergani 3'nolu Şubesi Temsilciliği, düzenlediği basın açıklamasında; "bunun adı fişlemedir" dedi.
"SENDiKAL HAKLARIN KULLANIMI ENGELLENEMEZ!"
Eğitim Sen Ergani 3'nolu Şubesi Eş Başkanları Abdulcebbar Tekin ve Derya Güngör, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdiler: "Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığı, KESK, DiSK, TMMOB tarafından 29 Aralık tarihinde alınan iş bırakma eylemi ile ilgili olarak, valiliklere "Eğitim Hakkını Engelleyici Eylemler" konulu skandal bir talimat göndermiştir. Söz konusu talimatta, zorlama bir yorumla, yapılan eyleminin "yasa dışı, siyasi ve ideolojik amaçlı" olduğu, "sendikal hakların kullanımı sınırlarını aştığı", "eğitim hakkını engellediği" iddia edilmiştir. Talimat, tüm okul müdürlüklerine ulaşmış olup, eyleme katılan Eğitim Sen üyelerinin ismi ve bilgileri bildirilmeye başlanmıştır. MEB, günlerce sokağa çıkma yasağı ilan edilen ilçelerdeki öğretmenleri, can güvenliklerini sağlayamadığı için "hizmet içi eğitim" adı altında bir SMS mesajı ile okullarından uzaklaştırmış ve eğitim kurumlarının bizzat devlet eliyle boşaltılmasını sağlamıştır. Aylardır yüz bini aşkın öğrencinin binlerce öğretmenin eğitim- öğretim hakkını fiilen gasp eden MEB'in, halkın yaşam hakkı ve öğrencilerin eğitim hakkı için yapılan "hizmet üretiminden gelen gücü kullanma" eylemine "Öğrencilerin eğitim hakkını engellemek suçu" işlendiği gerekçesiyle soruşturma açma talimatı vermesi büyük bir çelişkidir. Binlerce öğretmeni okullarından ve öğrencilerinden zorla koparan, öğrencilerin eğitim hakkını elinden alan MEB, sendikal eylemden dolayı hiçbir eğitim emekçisine ceza verilemeyeceğini bile bile, sırf sendikal eyleme katılanlara gözdağı vermek, eğitim ve bilim emekçilerini açtığı soruşturmalarla kaygılandırmak ve sindirmek istemektedir. Danıştay 12. Dairesi'nin 20 Aralık 2004 tarihli kararında "Sendikal faaliyet kapsamında bir gün göreve gelmemek fiilinin mazeret olarak kabulü gerektiğine vurgu yapılarak, öğretmenlerin bağlı bulunduğu sendikanın aldığı karar uyarınca bir gün göreve gelmemesi eyleminin sendikal faaliyet kapsamında olduğu" açıkça belirtilmektedir. MEB Rehberlik ve Denetim Başkanlığı'nın hangi konuların "sendikal eylem" kapsamında olduğunu Danıştay 12. Dairesi'nden daha iyi bilmektedir. Bu nedenle, MEB'in iş bırakma eylemine katılan eğitim ve bilim emekçilerine "gözdağı vermek" amacıyla valilikler üzerinden okul yönetimlerine talimat vererek soruşturma açması açıkça "sendikal faaliyetleri engelleme" suçudur. Anayasa ve insan hakları sözleşmeleri ile güvence altına alınan sendikal faaliyet hakkı Türk Ceza Kanunu ile de korumaya alınmış, TCK 118. maddesinde sendikal faaliyetin engellenmesi yasaklanmıştır. MEB Hukuk Müşavirliği 27.02.2012 tarihinde, Muş'ta benzer bir iş bırakma eylemine katılanlara verilen cezalar ile ilgili Muş Valiliğine yazdığı resmi yazıda "sendikal faaliyet kapsamındaki eylemlere ceza verilemeyeceğini açık açık, tüm gerekçeleri ile belirtmiştir. MEB Rehberlik ve Denetim Başkanlığı'nın bu yazının içeriğinden haberdar olmaması mümkün değildir. Bu açıdan bakıldığında yapılan işlemlerin tamamının hukuk dışı olduğu açıktır. KESK tarafından alınan kararlar gereği değişik tarihlerde gerçekleştirilen uyarı grevleri ve iş bırakma kararlarına uyarak işe gitmeyen sendika üyelerine verilen disiplin cezalarının tamamının iptal edildiği unutulmamalıdır. En son 4+4+4 düzenlemesi ile ilgili olarak 28-29 Mart 2012 tarihinde gerçekleştirilen iki günlük iş bırakma eylemine katılan üyelerimiz hakkında verilen disiplin cezalarının yüksek yargı tarafından iptal edildiğini hatırlatmak yerinde olacaktır. Sendikamızın daha önce yaptığı pek çok eylem, etkinlik ve iş bırakma kararları, Danıştay ve idare Mahkemeleri tarafından da yasal ve meşru kabul edilmiştir. Kamu görevlilerinin, sendikalarının aldığı kararlar doğrultusunda toplu eylem hakkına sahip oldukları; uluslararası sözleşmelerde, insan hakları sözleşmelerinde, Anayasa ve mahkeme kararlarında hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde tanınmıştır. Bu konuda çok sayıda AiHM, Danıştay ve idari yargı kararı bulunmaktadır. Eğitim ve bilim emekçilerinin iç hukuk ve uluslararası hukukta güvence altına alınan demokratik haklarını kullanması asla suç olarak değerlendirilemez. MEB'in, nasıl sonuçlanacağını bile bile, almış olduğu "siyasal talimat" ile sırf kamuoyunun kafasını karıştırmak ve eğitim emekçilerini hedef göstermek amacıyla başlattığı soruşturmalar derhal geri çekilmelidir. MEB'in hukuka ve yargı kararlarına "incir çekirdeği" kadar saygısı varsa, hiçbir eğitim ve bilim emekçisi hakkında sendikasının aldığı karara uyduğu gerekçesiyle soruşturma açamaz. Sendikal haklarımıza saygı duyulmasını istiyoruz."