Heyet, tutuklu gazeteciler ile yaptıkları görüşmelerin ardından, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti'ne gelerek, basın açıklaması düzenledi. Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit yaptığı açıklamada, Diyarbakır Ceza ve Tutukevi'nde bulunan 3 tutuklu gazeteci ile görüştüklerini söyledi. Tutuklu gazetecilerin, kendi kendilerini her türlü koşulda yaşamaya alıştırdığını belirten Birgit, “Üçü de, terör örgütü suçlusu olmadıklarını ve ifade özgürlüğünü savunduklarını söyledi. Bizim de altını çizmek istediğimiz bu eğer şiddet kullanmıyorsa, eğer saldırıya yöneltmiyorsa, okurlarını, izleyicilerini gazeteci ifade özgürlüğünü sınırsız bir şekilde kullanmalıdır, hem kendisi halka haber verme işlevini yerine getirmelidir, hem de halkın haber alma ihtiyacını yine aynı şekilde karşılamış olmalıdır” dedi.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bütün seçim bildirgesindeki vaatlerine karşın son yıllarda tamamen tersine bir durum alarak gazetecileri susturma yoluna gittiğini ileri süren Birgit, Başbakan'ın özel yetkili mahkemelerin kaldırılması yönündeki açıklamalarını da değerlendirdi. Kurulacak yeni mahkemelerin özel yetkili mahkemeleri aratmayacağını kaydeden Birgit, “Çünkü Türkiye'de, özel yetkili mahkemelerden arkaya gittiğimiz zaman devlet güvenlik mahkemeleri vardı, ondan önce de zannediyorum istiklal mahkemeleri vardı. Ülke ileriye doğru gittikçe, çağ atladıkça, bu tür mahkemeler isim değiştirerek, bizim gibi gazetecilerin üzerinde birer tehdit kılıcı olarak ürüyor. Buna karşı Diyarbakır, istanbul, Edirne, Van demeden ülkenin tüm yurttaşları olarak direnmek durumundayız” diye konuştu.
Daha sonra konuşan Basın Konseyi Üyesi Turgut Kazan ise, ifade özgürlüğünü kullanan insanların cezaevine konulduktan sonra cezaevlerindeki koşulların iyi mi kötü mü olduğunu tartışmanın kendisine göre ikinci planda kalacağını ifade etti. Kazan, “Bir kere temel sorun ifade özgürlüğünü kullandığı için insanların zindanlara tıkılmamasıdır. Türkiye'de cezaevlerinin en tipik örneği Şanlıurfa'da yaşananlardır” şeklinde konuştu.