Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi'ne ilişkin INTEX Osaka Fuar Merkezi'nde basın toplantısı düzenliyor. İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:
"Osaka zirvesini küresel gündemdeki konuların etraflıca ele alındığı verimli, son derece başarılı toplantı olarak görüyorum.Muhataplarımızla güncel meseleleri görüştük. Son dönemde hepimizi endişelendiren ticaret savaşlarını da ele aldık. Küresel ekonomideki özellikle karşısında bulunan uluslararası işbirliğini artırmamız, var olan tüm politika araçlarını kullanmamız noktasında mutabakata vardık.
G-20 altyapı yatırım prensiplerini onayladık. Adil, sürdürülebilir modern vergi sisteminin tesisi amacıyla atılacak adımları değerlendirdik. Dijital ekonominin vergilendirilmesiyle ilgili ülkelerin düzenleme hakkına saygıyı esas alan uzlaşma temelli bir çözüm geliştirilmesi gerekiyor.
"37 MİLYAR DOLAR HARCADIK"
Eşitsizlikler oturumunda mültecilere yönelik Türkiye'nin ortaya koyduğu çabaları ifade etme fırsatımız oldu. Ülkemiz 2011 yılından bu yana milyonlarca insana kapısını açtı. Hali hazırda 3,6 milyonu Suriyeli olmak üzere 4 milyonu aşkın mülteciye ev sahipliği yapıyoruz. Bu insanlar için BM hesaplamalarına göre kullandığımız kaynağın miktarı 37 milyar doları aşmış bulunuyor.
Akdeniz'den sınırlardan adeta birer toplama kampını, hapishaneyi andıran mülteci kamplarından yansıyan fotoğrafları hepimiz gördük. Aylan bebeğin sahile vuran cansız bedenini, mültecilerle ilgili ön yargılar yerine vicdanı merkeze alan politikalar geliştirilmediği sürece minik yavrular deniz kıyılarında ölmeye devam edeceklerdir. Muhataplarımıza Türkiye'nin yardımını sürdürebilmesi için uluslararası toplumun sorumluluk ve yük paylaşımına gitmesini ifade ettik.
"TÜRKİYE'YE VERİLEN SÖZLERİN TUTULMASINI İSTİYORUZ"
Türkiye'nin gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer alması önem arz ediyor. Ayrıca ülkemize Paris ve Buenos Aires zirvesinde verilen sözlerin tutulmasını istiyoruz. Bunlar yapılmadan Türkiye de ilave adımlar atmayacaktır. Enerji konusunda artan talebimizi karşılayacak, arz güvenliğimizi garanti edecek dönüşümleri yapıyoruz.
Sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde G-20'nin daha fazla instiyatif alması şarttır. Terörizm ile mücadele konusunda tutarlı ve kararlı bir duruş sergilemeleri gerekiyor. Terör örgütlerini ideolojilerine ve kimliklerine göre tasnif etmek yanlıştır. Terörün kanlı yüzüyle birçok ülke yüzleşti, hala da yüzleşiyor. Paris'te Brüksel'de Somali'de Sri Lanka'da farklı terör örgütleri kanlı eylemler düzenledi. Bu saldırılar terörün belli bir bölgeyle, dini grupla ilişkilendirilemeyeceğini bir kez daha ortaya koydu.
"TERÖR İNSANİ DEĞERLERİN DÜŞMANIDIR"
İstanbul'daki, Beyrut'taki teröristin kimliğin hükmü, hiçbir anlamı yoktur. Terör insani değerlerin düşmanıdır. Bunun için tüm devletlerin teröre terör deme erdemini artık göstermesi gerekiyor.
Suriye sahasında ciddi sıkıntılar, tutarsızlıklar yaşanıyor. Etnik temizlik uygulayan, çocukları silah altına alan PKK-YPG gibi örgütler bazı müttefiklerimiz tarafından adeta el üstünde tutuluyor. Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişiminde 250 insanımızı vahşice katleden FETÖ tarzı yapılar, batılı devletlerde himaye görüyor. Darbecilerin siyasi sığınmacı kılıfı altında kollanmasının faturası tüm insanlık için ağır olacaktır. Terör akrep gibi eninde sonunda kendini besleyen eli de sokacaktır. DEAŞ, EL Kaide, Boko Haram gibi örgütler nasıl tehditse, neo nazi yapılanmalar da aynı derece tehlikelidir.
Norveç'te 2011 yılında yaşanan 77 insanın hayatını katlettiği Breivik katliamı önlem alınmazsa ırkçılığın ne tür acılar yaşatabileceğini tüm dünyaya göstermiştir. Solingen ve NSU'da vatandaşlarını kurban vermiş bir ülke olarak kaygılarımızı dillendiriyoruz.
"BM'NİN GEREKLİ ADIMLARI ATMASINI BEKLİYORUZ"
BM ile işbirliği içerisinde çalışarak Cemal Kaşıkçı cinayetinin üzerinin örtülmesine müsaade etmedik. Geçen hafta paylaşılan rapor cinayetle ilgili birçok gerçeği açıkça ortaya koyuyor. BM raportörünün hazırladığı raporun arkasında tutarak gerekli adımları atmasını bekliyoruz. Kaşıkçı cinayetinin tüm yönleriyle aydınlığa kavuşması, en üstten en alta kadar tamamından hesap sorulması uluslararası toplumun öncelikli görevidir.
MURSİ'NİN ÖLÜMÜ...
Mısır'ın demokratik yollarla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olan Mursi'nin şahadeti de tüm yönleriyle araştırılmalıdır. 6 yıldır yargılanan Mursi, şüpheli bir şekilde 16 Haziran'da duruşma salonunda vefat etmiştir. Yaklaşık yarım saat orada hiçbir müdahale yapılmaksızın ölümü beklenen Mursi konusunda darbecişlerin yaptığı açıklamalar vicdanları tatmin etmekten uzaktır. Açıkçası biz G-20 liderlerinden Mursi'nin vefatı karşısında demokrasiye daha fazla sahip çıkmalarını beklerdik. Adli tıp kontrolü yapılmadan, Mursi'yi sadece iki oğlu, avukatı ve kendi elemanlarıyla birlikte defnetmesi düşündürücüdür. Bunun hesabını aslında BM başta olmak üzere tüm siyasiler üzerine gitmek suretiyle sormalıyız.
Bir konuyu daha gündeme getirmek istiyorum. Eğer bu tür olaylar yapanın yanında kâr kalırsa şunu bilelim ki, dünyanın geleceği, dünya demokrasileri açısından da tehlikelidir. Zirve oturumlarında yaptığımız konuşmalarda da bunu muhataplarımıza ifade ettik.
"BİRÇOK BATILI ÜLKE ÜÇ MAYMUNU OYNUYOR"
Birçok batılı ülke ve insan hakları kuruluşu Mısır'daki darbe mahkemeleri tarafından verilen idam cezaları karşısında adeta üç maymunu oynuyor. Konu Türkiye olunca ortalığı ayağa kaldıranlar, maalesef Mısır'daki idam cezalarına seslerini çıkarmıyor. 9 Mısırlı gencin idam edilmesinden sadece 5 gün sonra yapılan zirve; biliyorsunuz bir araya geldiler. Kimler? AB üyesi ülkeler...
Ve AB üyesi ülkelerde idam yasak olduğu halde ve bu gençleri idam eden Mısır'ın başındaki zatın davetine katıldılar, katıldıkları ana kadar da 45'i aşkın idam cezası uygulanmıştı. Ve bu çifte standardın en açık göstergesi de buraya katılması olmuştur. Ne Kaşıkçı cinayetinin ne de Cumhurbaşkanı Mursi'nin şaibeler dolu vefatının gündemden düşürülmesine izin verilmemelidir.
Hayattaki her şey gibi teknoloji de insan için, insanlığın huzur ve emniyeti için vardır. Ancak teknoloji insan için yeni fırsatlar sunmasının yanı sıra ciddi tehditleri de beraberinde getiriyor. Hiçbir kontrolün olmadığı sosyal medya mecrasında yalan haberler hızla yayılıyor. Kişisel verilerin korunması, bireyin mahremiyetine saygı gösterilmesi günümüzde daha önce hiç olmadığı kadar yara almıştır. Bilhassa terör örgütlerinin bu boşluğu kendi propagandalarını yapmak için istismar ettiklerini görüyoruz. G-20 ülkeleri arasında hassasiyetin arttığına şahit oldum. Bu sene yapay zeka, 5G ve nesnelerin interneti gibi güncel teknolojiler ve inovasyonun ekonomi ve toplumlara fayda sağlayacağı şekilde kullanılmasına dikkat çektik.
BM üyelerinin kaderini 5 daimi ülkelerin insafına terk etmek doğru bir yaklaşım değildir. G-20 platformu ise daha demokratik ve kuşatıcı bir yapıya sahiptir. G-20'nin küresel meselelerin çözümü konusunda daha güçlü bir mecra haline dönüşmesini istiyoruz. Veya 192 ülkeyle BM yürüyecekse, orada da BM Güvenlik Konseyi'nin dönerli bir şekilde tamamının daimi üyelerden oluştuğu bir platform olarak gündeme gelmesinde fayda var. Tabi ki BM'nin beş üyesi buna razı olmayacaktır. Ama bizler de dünyadaki 192 ülke bunu zorlamalıyız.
Dünyanın bir tarafında açlık, sefalet, terör hüküm sürerken diğer tarafının huzur içinde bir hayat sürmesi beklenemez. Aksi takdirde hiçbir sorunumuza sağlıklı ve kalıcı çözümler elde edemeyiz. İkili görüşmelerimizde muhataplarımızla ülkelerimiz arasında önemli konuları da ele aldık. Sayın Trump ile sayın Putin ile sayın Macron ile sayın Merkel ile sayın May ile sayın Sanchez ile BM Genel Sekreteri ile Dünya Bankası Başkanı ile baş başa görüşme fırsatımız oldu.
Devlet başkanları ve uluslararası kurum temsilcileriyle bir araya gelme imkanı buldum. İkili ve bölgesel meseleleri ele aldığımız bu görüşmelerin hepimiz için de faydalı geçtiğine inanıyorum. 2019 zirvesini başarıyla gerçekleştiren Japonya'yı özellikle tebrik ediyorum."
ABD BAŞKANI TRUMP'IN AÇIKLAMALARI
Az önce sayın Trump'ın da basın toplantısı oldu. Kendisiyle görüşmemden önce basın mensuplarına cevabı verdi. S-400'lerle ilgili konuda bizim tabi bütün anlaşmamız her şeyimiz bitmiştir. Ve şu anda artık olay teslimat sürecindedir. Ve teslimat sürecinde olan böyle bir sözleşmeyi inkar etmemiz Türkiye gibi bir devlete yakışmaz; bu iş bitti.
Fakat burada bir gerçeği ortaya koymamız lazım. Biz ABD ile de patriotlar alma hususunda sayın Obama döneminde bir adım atmıştık. Fakat patriotlar hususunda maalesef kongre müsaade etmedi dediler. Ve bize böyle bir satışı gerçekleştirmediler. Bizde tabi ki hava savunma sistemleri için böyle bir adım atmamız gerekiyordu. Ve en uygun şartlarda bunu Rusya'dan bulmuş olduk.
Yaptırımlar konusunda; zaten Trump bugün yaptığı açıklamada bu konuya açıklık getirdi. Böyle bir şeyin olmayacağını da kendisinden özellikle dinlemiş olduk. Ve bizim örneğin S-400 olayı bir taraftan yürürken ama biz Amerika'dan şu anda mesela Boeing uçakları alıyoruz. 100 adet Boeing uçağını alıyoruz. Yani serbest piyasa ekonomisinin olmuş olduğu bir dünyada bunları bir defa birbirine karıştırmayacağız. Ve adımlarımızı da buna göre atacağız.
Bunun yanında şu gerçeği özellikle vurgulamamız lazım. Biz ABD ile stratejik ortağız. Stratejik ortak olarak da bizim atacağımız bu adımlarda Türkiye'nin egemenlik haklarına birilerinin müdahale etmesi gibi birilerinin yetkisi de yoktur.
F-35 konusunda da şu ana kadar bizim Amerika'ya yaptığımız 1 milyar 400 milyon dolar ödememiz var. Ve burada biz pazar değiliz, ortak üreticiyiz. Ortak üretici olmak suretiyle de şu ana kadar bize teslimatı yapılan 4 tane F-35 uçağı var. Alacağımız 100+16. Toplamda 116 uçak. Biz bunların da beklentisi içerisindeyiz. Ama altta birilerinin yaptığı açıklamalar sayın Başkanın açıklamalarıyla hiç örtüşmüyor.
YAPTIRIM OLACAK MI?
İki stratejik ortağın arasında böyle bir şeyin olması söz konusu değildir, olamaz diye düşünüyorum.