Yani onları tek başlarına iktidara taşır mı? Ya da iktidar ortağı haline getirir mi?
Bu tür sorulara şimdiden cevap verebilmek oldukça zor!
Kurulacak “yeni parti” kendisini kuranları “ihya” etmeyebilir!
Ama kendilerinden ayrıldıklarını bir hayli zor duruma sokar.
Bırakın yüksek oranda oy almalarını yüzde 1 nispetinde oy bile alsalar geride kalanları bir hayli sallarlar.
Çünkü geri kalanların savunageldikleri “başkanlık sistemi” diye bir sistem var.
Bu sistem de yüzde 50+1 gibi desteğe dayanıyor.
Evet, başkanlık sistemi hep istikrarın teminatı olarak görülüp gösterildi ama sözü edilen istikrar bir türlü sağlanamadı.
Tabir caizse istikrar yerine istikrarsızlık aldı başını gitti.
Tamam, eski sistem çok sağlıklı bir sistem değildi ama bugünkü kadar çok sıkıntı yaşanmıyordu.
Bugün açıkça görülüyor ki herkes gözünü bir kişiye dikmiş, ondan gelecek talimata göre kendine çeki düzen vermeye çalışıyor.
Her şey tek kişinin ağzından çıkacak söze bağlı hale gelince de istikrar denilen şey yanımızdan bile geçmiyor.
Siyasete “ortak akıl” diyerek başlayıp, netice itibarıyla tek kişinin sözüne bağlı hale gelenlerin istikrar sağlama konusunda yapacak bir şeyleri kalmamış demektir.
Yeni parti kendisini kuranları tek başına ya da ortak olarak iktidara taşıyamayabilir.
Ama elan iktidarda olanları bir hayli sallar!
Zaten tek başlarına iktidar koltuğunu dolduramayıp “ittifak” arayışları içine girenlerin işini daha zorlaştırır.
Özetlersek, yeni parti mevcut iktidar partisi açısından pişmiş aşa su katan bir hareket olmaktan öteye anlam taşımayacaktır.
Mevcut iktidar bugüne kadar seçmenin gözünü hep “biz gidersek onlar gelir” diye korkutarak ayakta kalmayı başardı.
Yeni partinin kurulması ile iktidarda olanların bu şanslarını kaybedecekleri açık değil mi?
Yeni parti belki kendisini karanları iktidara taşımayacaktır ama elan iktidarda olanların tekerine çomak sokacaktır.
Kurulu düzenlerini bozacaktır.
Keyiflerini kaçıracaktır.
Ağız tatları kalmayacaktır. Yeni parti bu yönleriyle önemli bir hareket olarak karşımızda bulunmaktadır.