Şanlıurfa Barosu, geçen hafta açıkladığı raporda, kentte adli makamlara yansıyan çocuğun cinsel istismarı vakalarında mağdur çocukların çoğunun 12 yaşından küçük olduğunu açıkladı. Rapor kapsamında açıklanan sayılara göre, 2019 yılının ilk altı ayında 21 kız çocuğunun hamile kalmış. DW Türkçe'ye bilgi veren, Şanlıurfa Barosu avukatlarından Zeynep Dilek Polat, söz konusu sayıyı Şanlıurfa Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nde çalışan bir psikologdan aldıklarını söylüyor.
Çocuk yaşta hamile kalan kız çocukları arasında kayda geçenlerin sayısı oldukça az. Bu konuda resmi ve güncel bir veri bulunmuyor. Şanlıurfa Baro Başkanı Abdullah Öncel, kent genelinde sayının binleri bulabileceği konusunda endişeli olduğunu söylüyor. Öncel, “Yargıya intikal etmeyen çok vaka var. Bakanlık çalışmaları yetersiz kalıyor. Çocuk yaşta evlilikler konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı. Aileler de yargıya başvurmak konusunda çekingen davranmamalı” diyor.
Bildirim yapılmaması sıkıntı
Çocuk istismarı ve çocuk gebelikleri sadece Şanlıurfa'da değil, Türkiye'nin bir çok yerinde karşılaşılan ciddi bir sorun. Çocuk gebeliklerinde yaşanan en önemli sıkıntılardan biri, kolluk kuvvetlerine bildirim yapılmaması. Çocuk istismarı alanında çalışmalarıyla bilinen İstanbul Barosu avukatlarından Selmin Cansu Demir, bazı idari birimlerin 15 yaşını doldurmuş gebe kız çocuklarının durumunu bildirmediğini belirterek, “Çocuk 18 yaş altındaysa kaç yaşında hamile kalırsa kalsın ihmal ya da istismar riski göz önünde bulundurulmalı ve mutlaka bildirilmeli” diyor. Kız çocuğunun hamilelik durumunun yargı makamları tarafından “olağanüstü durum” olarak kabul görerek 18 yaş altı evliliklere izin verilebildiğini dile getiren avukat, “Evlilik kararı istismarın boyutunu da artırıyor” diyor.
Savcı ve hâkimlerin tavrı
Avukat Selmin Cansu Demir, savcı ve hâkimlerin ayrımcı tutumları nedeniyle kız çocuklarının ikincil bir travma yaşayabildiğini de dikkat çekerek, "Bir hâkimin, müvekkilim olan taciz mağduru kız çocuğunun babasına hymen (kızlık zarı) raporu geldikten sonra, ‘Bak kızın sağlam, merak etme’ dediğini duydum” diye konuşuyor. Ağlayan çocuğa “Amma abartın” diyen, istismar mağduru kız çocuğuna sütyen numarasını soran hakimlerle karşılaştığını anlatıyor.
Demir’e göre, gebe olan bazı çocuklar bedenlerinde yaşanan değişimi fark edemeyebiliyor. “16 yaşında bir kız çocuğu 7 aylık hamileyken anlamış, halasına söylemişti. Baba şiddetinden kaçmak için sokakta kaldığı dönem bir gün istismara uğramış. Psikolog eşliğinde ifadesini alıp yurda yerleştirdik, baba hakkında uzaklaştırma kararı aldırdık” diyor. Gebe kalan kız çocuklarının yaşadıkları travma sonucu bazen kürtaj olmak istemediklerini de dile getiren avukat, 13 yaşında 12 haftalık gebe olan bir çocuğun doğurmakta direttiğini anlatıyor. “Psikologlarla görüştürüldükten sonra kürtajı kabul etti. Bu noktada hukuken boşluk olduğu için farklı uygulamalar var. Çocukların bilgilendirilmeleri önemli” diyor.
İfade değiştirmeye zorlanan çocuklar
Ankara Adliyesi’nde sosyal hizmet uzmanı olarak görev yapan Zeynep Mutlu da, gebelik durumunun evlilik iznini kolaylaştırdığına vurgu yapıyor. Kız çocuklarının gebe kalma halinin yargı sistemi tarafından 18 yaş altındakilere evlilik izni verilmesi için “mücbir (zorlayıcı) sebep” olarak görüldüğünü ifade ediyor. “Aileler evlilik kurumunu hamile kız çocuklarının ‘namusunun temizlenmesi’ olarak görebiliyor. Çocuk istismar olduğunu söylerken aile ‘Evlendirmeye niyetliydik’ diyebiliyor. Ailesinin tavrından dolayı ifade değiştirmek zorunda kalan çocuklar biliyorum” diyor. Failin tanıdık olması halinde istismarın kapatıldığını belirten sosyal hizmet uzmanı, “Fail yabancı olduğunda vakalar daha fazla adli sisteme yansıyor. Ensest olduğunda rehber öğretmenlerin ya da yabancı birinin ihbarı ile ortaya çıkabiliyor. Faili korumaya yönelik, cinsiyetçi bir yaklaşım var” diye konuşuyor.
"Gebelik testi yaptıran istismarcı babalar”
Çocuk yaşta gebelikler, çocuklarda çok ağır psikolojik travmaya yol açıyor. Uluslararası Travmadan Korunma ve Tedavi ile Yeni Başlangıçlar Derneği’nden kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr. Petek Feriha Arıoğlu, çocukların bu travmayı sonraki nesillere aktardığını dile getirerek, “Maalesef ülkemizde hem çok yaygın hem de giderek daha görünür hale geliyor” diyor. Doktora göre, kız çocukları çoğunlukla akraba ya da tanıdıklarının istismarı sonucu hamile kalabiliyor. Barolara yansıyan çocuk gebeliği vakalarının sadece kayda geçebilenler olduğunu dile getirerek, “Evlilik dışı istismar sonucu gebe bırakılan kız çocuklarının yaşadıkları ya örtülüyor ya da çocuklar katlediliyor” diyor. Arıoğlu, karşılaştıkları vakalarda istismar ettikleri kız çocuklarının regl dönemlerini takip eden ya da kız çocuklarına gebelik testi yaptıran babalar ile karşılaştıklarını söylüyor.
“Çocuk İzlem Merkezleri yetersiz”
İstismar mağduru çocukların durağı, “Çocuk İzlem Merkezleri” oluyor. Bir il sağlık müdürlüğünde 13 yıldır sosyal hizmet uzmanı olarak çalışan S., “Çocukların ifadelerinin alınması aşamasında en fazla karşılaştığımız sorun, yaşadıkları olayları okulda, hastanede, karakolda, savcılıkta, sosyal hizmet kuruluşlarında defalarca ve birçok farklı kişiye anlatmak zorunda kalmalarıydı. Şimdi birçok şehre Çocuk İzlem Merkezleri (ÇİM) kuruldu” diyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Temmuz 2019 itibarıyla Türkiye’de bulunan Çocuk İzlem Merkezi sayısı, 41. Bu merkezlerin yalnızca istismar mağduru çocuklara hizmet veren kuruluşlar olduğunu hatırlatan uzman S., “Ancak halen bazı şehirlerde yok ve bazı büyük şehirlerde ise sayıları yetersiz olduğu için uzun mesafe kat edilmesi, yoğun çalışma temposu gibi yeni sorunlar oluşturmaya başladı” diyor. Sosyal hizmet uzmanı da, çocuk istismarları ile ilgili ihbarların çoğunlukla okul, hastane ve aile sağlığı merkezlerinden geldiğini ve ihbar yükümlülüğünün oldukça önemli olduğuna dikkati çekiyor.
Burcu Karakaş/İstanbul