Covid-19’dan sağlığımızı olduğu kadar ekonomimizi de korumak zorundayız. Salgınla mücadele ederken ekonomimize olan zararı minimize edecek yol ve yöntemleri de geliştirmek zorundayız. Sonuçta toplumsal refahın artışı için sağlık ve ekonominin birbirinden ayrılmaz bir bütünün parçaları olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Dünya geneli ve ülkemizde olduğu gibi Diyarbakır’da da salgın nedeniyle üretim faaliyetlerinde çok önemli oranda yavaşlamaya gidilmiş, başta tekstil ve turizm olmak üzere birçok sektör ağır hasar almış durumdadır. Kısacası küresel pazarda olduğu gibi Türkiye ekonomisi de salgından olumsuz etkilenmeye devam etmektedir.
Bir yandan ölümlere yol açan bir salgınla mücadele edilirken öte yandan milyarlarca insanın sosyo-ekonomik refahını olumsuz etkileyecek derinlikte bir ekonomik krizle karşı karşıyayız.
Mevcut ekonomik göstergeler salgın nedeniyle büyüme oranında düşüş, işsizlik ve enflasyon oranında artış, ödemeler ve bütçe dengesinde bozulma, iç ve dış finansmanda zorlukların yaşanmasının kaçınılmaz olacağını göstermektedir.
Kuşkusuz ki Covid-19, bütün ekonomi sektörlerini aynı şekilde etkilemeyecektir. Bazı sektörlerde ciddi boyutlarda kayıplar yaşanırken, bazı sektörlerde artışlar olabilecektir. Bu süreçte eğlence ve otelcilik gibi turizme dayalı birçok sektör ciddi hasar görürken, temizlik maddeleri, maske yapımı, online alışveriş, uzaktan eğitim sistemleri gibi sektörlerde artış gözlenecektir.
Bu değişmelerin ithalat ve ihracata da benzer şekilde olacağı, iç ve dış pazardaki arz ve talep dengesinde ciddi boyutlarda değişimlerin olacağı bekleniyor. Bu da dış ticaretin yeniden şekillenmesine, üretimin buna göre çeşitlenmesine ve e-ticaret gibi yeni pazarlama yöntemlerinin geliştirilmesini zorunlu kılacak. Bunu başarabilen ülke ve sektörlerin kısa vadede toparlanmalarının mümkün olabileceği düşünülmektedir. Türkiye bu anlamda çok ciddi iç ve dış ticaret dengesizliği ile karşı karşıya kalabilecek. Irak ve diğer komşu ülkelerle ticaretin aksaması Diyarbakır için de oldukça önemli ekonomik kayıplara neden olabilecektir.
Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde ve Diyarbakır’da kısa ve uzun vadede salgından en çok etkilenen sektörler; turizm, eğlence ve kültür sektörü, restoran ve kafeler, ulaştırma, tarım ve imalat sanayidir.
Özellikle seyahat acenteleri, ulaştırma ve otelcilik gibi iç ve dış turizmle alakalı birçok sektörün kısa vadede geri döndürülemeyecek oranda hasar görmeleri beklenmektedir. Nihayetinde alınan tedbirler çerçevesinde ilk olarak turizm, restoran, kafeler ve ulaştırma sektörü darbe almıştır. Özellikle hizmet sektörleri, lojistik, lokanta ve kafeler, eğlence ve perakende sektörleri durma noktasına gelmiştir.
Daha çok iç pazara yönelik tarım, eğitim, hizmet, perakendecilik vb. gibi diğer sektörler uzun vadede de olsa uğradıkları zararı telafi edebilecekken, turizm için bu çok daha uzun ve zorlu bir süreci gerektirecektir.
Korunma tedbirleri kapsamında karantinaya alınan bölgeler, seyahat kısıtlamaları ve evden çalışma zorunluluğu gibi uygulamaların sonucu olarak; dünyada olduğu gibi, ekonomisinde turizm gelirlerinin payı yüksek olan Türkiye için de ulaşım, turizm gibi sektörlerin gelirlerinde büyük düşüşler görülmektedir.
Covid-19 nedeniyle ekonominin ne kadar yavaşladığını ve kaybın ne oranda olduğunu kestirmek şimdilik çok mümkün görülmese de istihdamdaki değişimler ekonomik yavaşlamanın boyutunu göstermek için önemli ipuçlarını vermektedir.
KRİZ VARSA FIRSAT DA VARDIR
Tüm bu olumsuzluklara rağmen ara mal tedarikinin tek lideri durumundaki Çin’in içerisinde bulunduğu durum itibariyle krize girmiş olması, emek yoğunluklu tekstil sektörü gibi alanlarda ön plana çıkmak isteyen Türkiye ve dolayısıyla Diyarbakır için önemli bir avantaj da doğurabilecektir.
Yaşanan süreçte tedarik ağının çeşitliliğinin ne derece önemli olduğunun ortaya çıkması Türkiye gibi birçok üründe üretim çeşitliliğini ve dönüşümünü sağlamayı başarabilen ülkeleri ön plana çıkaracaktır. Diyarbakır bu anlamda nitelikli ve genç iş gücü ile başta tekstil olmak üzere, gıda, sağlık ve kimya endüstrisinde öne çıkabilecek durumdadır.
Virüs ile mücadele sürecinde Türkiye’nin oldukça önemli bir başarı sağladığı görülmüştür. Bu başarının sağlık turizmi açısından oldukça önemli bir avantaj sağlayabilir. Dolayısıyla kültürel turizmin alternatifi olarak sağlık turizmini geliştirecek altyapılarımızı güçlendirerek turizm sektörünün önünü açmak mümkün olabilir.
TEDBİRLER GERÇEKÇİ OLMALI
Covid-19 ile kontrollü mücadelede tıbbi ve halk sağlığı tedbirleri kadar ekonomik tedbirlerin de alınması gereklidir. Yaşanan ve yaşanacak olası ekonomik kaybı minimize etmek için genel salgın kontrol tedbirlerinin yanı sıra riske dayalı kontrollü ekonomik tedbirleri de almamızı gerektiriyor. Bunun için de kısa zamanda ciddi miktarlarda kaynak kullanımına ihtiyaç duyulacak. Özellikle reel sektörün içinde bulunduğu finansal dar boğazı aşmanın önünü açacak ekonomik paketlerin devreye sokulması yararlı olacaktır. Bu anlamda kamu ve özel bankaların kredi kullandırmada daha esnek ve daha uygun faizli/vadeli kredileri kullandırmalarına ihtiyaç duyulmaktadır.
Başta turizm olmak üzere, gıda, tekstil, sağlık, kimya ve eğitim gibi sektörleri ayakta ve canlı tutacak SGK, vergi, kredi kolaylıkları ve borç ertelemeleri gibi ekonomik tedbirler artırılmalıdır. Mevcut borç ötelemenin yanında yeni paketlerle istihdamın önünü açacak SGK ve diğer işçi/işveren primlerin devlet tarafından karşılanması çok daha etkili olabilecektir.
Ekonomik sektörlerdeki yavaşlama ve hasar tespit çalışmalarının somutlaştırılması, hangi sektörlerin hangi tedbirlerle ekonomik faaliyete açılabileceği konusunda yapılacak değerlendirmelerin daha gerçekçi temellere oturtulabilmesi için Ticaret ve Sanayi Odaları, Borsalar, Ziraat Odaları ve diğer reel sektör temsilcileri ile yapılacak işbirlikleri önemli ve zaruridir. Bu yöntem ekonomik destek politikalarının daha etkili ve daha verimli olmasının da önünü açacaktır.
Mehmet KAYA
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı
Kaynak: ekoAbori