Ergani’nin eski belediye başkanlarından Şevki Efendi h. 1305 (m. 1887/88)’de Ergani’de dünyaya gelir. Annesi Eğilli İsmailoğulları’ndan olan şeyhlerden birinin kızıdır. Babası Abdullah Efendi’dir.
Ailecek Şengal’den gelmedirler. Şengal’in Ezidilerindendirler. Yıldırım ailesi Şengal’den getirilip bir kısmı Eğil’de, bir kısmı Ergani’de iskan edilir.[1] Yıldırım ailesi Şengal’den geldikleri için Ergani’deki köylülerce “mala Şengo”[2], şehirlilerce de “Şengolar” olarak tanınır.
Şevki Efendi’nin yaşamı, belediye başkanlığı, Şeyh Said isyanındaki rolü ve öldürülmesi ile ilgili farklı rivayetler vardır.
Şevki Efendi’nin yaşamı hakkında, yerel kaynaklardan edinilen bilgiler ışığında şunlar söylene bilir[3].
Şevki Efendi, bölgedeki ağa ve beyler ile ilişkileri oldukça iyidir. yaşadığı dönemde, astığı astık, kestiği kestik, Ergani ve çevresinde derebeyi gibi davranan biridir.[4]
Ermeni tehciri sonrası Ergani’nin değişen demografik yapısını fırsata çevirip, Ergani merkezde hüküm sürmek için şehrin önde gelen aileleri de yanına alır. Bu güç ve statü mücadelesi sonucu halefi olduğu belediye başkanı Osman Nuri Beyle husumete düşer.[5]
1924 yılı sonlarına doğru Osman Nuri Bey, belediye başkanlığından alınır, yerine Şevki Efendi atanır.
Şeyh Said isyanında, isyanın başarılı olacağı düşüncesi ile Şeyh Said’ten yana davranır. Ergani’nin denetimini üstlenir.
İsyan bastırılıp, Şeyh Said ile arkadaşları idam edilince, kendisi ve beraberinde kardeşi Abdullah Efendi hakkında arama kararı çıkarılır. Bundan sonra kaçak yaşamaya başlar.
Uzun kaçış döneminde ailesini görmek için Ergani’ye gelir. Yapılan ihbar sonucu Ergani’de evlerine yakın bir yerde ele geçer. En küçük kardeşleri Rüştü Efendi henüz çocuk olmasına rağmen annesi tarafından evlerinin avlusunda bulunan kuyuya sarkıtılmak suretiyle kurtarılır.
Şevki Efendi, kardeşi Abdullah Efendi ile birlikte Elazığ’da bulunan İstiklal Mahkemeleri’ne götürülmek üzere yola çıkılır. Ancak Ergani çıkışında Kınêr köyü yakınlarında kardeşi ile birlikte kurşuna dizilir. Mezarı bugün “Şevki Bey Deresi” diye anılan yerdedir.
Şevki Efendinin katledilmesi üzerine oğlu Şevki Şefik’e hamile olan eşini, Şevki Efendinin kardeşi Rüştü Efendi ile evlendirirler. Osman Nuri Efendi aileye sahip çıkar. Oğlu Neşet Bey’in kızı Sermet Hanım’la Şevki Efendi’nin oğlu Şevki Şefik’le evlendirir. Sermet Hanım, Aziz Yıldırım, Acar Yıldırım ve Aleaddin Yıldırım’ın anneleridir. Rüştü Efendiden ise Hayri, Zülküf, Namık ve Nafiz Yıldırım doğar.
Şevki Efendi Hakkında Kimi Kaynaklarda Yer Alan Bilgiler:
Şevki Efendi ve kardeşi Abdullah Efendi kaçak yaşam sürdükleri süre zarfında Karacadağ’da Çuço ağa adında birine misafir olur. Bu misafirlikte Cegerxwîn ile tanışır. Cegerxwîn bu tanışmayı ve Kürtlük bilincine nasıl vardığını anılarında şöyle anlatır:
“Ben şahsen o sıralarda her şeyden habersizdim; kendi halimde karnımı doyurmanın ve camilerde eğitim görmenin ötesini bilmiyordum. Kürt nedir, neler olup bitiyor bihaberdim. Bu uykudan 1923 veya 1924’te Karacadağ’da Erganili Şewqi Bey tarafından uyandırıldım.”[6]
Cegerwxin, Karacadağ’da Çuço Ağa’ya misafirken Şewqi Bey’le tanışmalarını yazar. Tanışmalarını şöyle anlatır: “bir akşamüzeri iki atlı gelip Ağa’nın kapısına dayandı. İnsanlar heyecanla konuşurken atlılar indiler. Atlılara kalın döşekler serip onları oturttular. Gelen atlılar Şewqi Bey ve Evdıla Bey adlı iki kardeştiler. Erganiliydiler. Askerlerle çatışmış, bu nedenle kaçarak Karacadağ’a sığınmışlardı. Atları da aynı renk, aynı boydu. Duruşlarından, hal ve hareketlerinden ağır ve muteber insanlar olduğu anlaşılıyordu. “Bey” adı onlara gerçekten yakışıyordu. Usulünce bir merhaba ile yanlarına gittim:
- Hoş geldiniz Beyler. Nereden gelirsiniz; ne ararsınız?..
Üstümdeki giysiler sırmalı idi. Odaya gelince arkadaşlarım ayağa kalktığından, beni de isyancı bir ağaya benzetmişlerdi. O yüzden bana bir şeyler anlatıyor, ama ben anlamakta zorlanıyordum.
Beylerden biri sabahleyin elimi sıktıktan sonra, “Zamanın varsa biraz dışarı çıkalım. Seninle konuşmak istiyorum, ” dedi. İkimiz köyden biraz uzaklaşarak bir pınar başında kilimlerin üzerine oturduk. Şewqi Bey anlatmaya başladı:
- Allah sizin evinizi de, aklınızı da viran etmiş. Neden biliyor musunuz? Çünkü birbirinizi kırmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz. Bilmiyorsunuz ki en büyük düşman işgalcidir. Allah bilir ya onlar Ermenilere yaptıklarından beterini Kürtlere yapacaklar, bizi bitirecekler, adımızı bu topraklardan silecekler. Yeter! Gözünüzü açın, birleşin, kurtuluş kavganızı verin.
- Neden Beyim?
- Neden mi? Elbet ülkemizi düşmanın elinden kurtarmak için. Bunun için önce ülkemizin bağımsızlığını istemeliyiz. Ölünceye kadar bu boyunduruğu mu taşıyacağız?
- Düşman kim ki Şewqi Bey?
- Düşman işgalcilerdir. Kaç yüz yıldır ki başkasının egemenliğindeyiz. Peki kendi topraklarımızın sahibi olmak bizim de hakkımız değil mi? Bu topraklar için ölmek zamanı değil mi?
Ben her ne kadar ağa olmadığımı söylediysem de anlatamadım. “Kendini saklama ve inkâr etme. Ben de senin gibi kaçağım ve dağlardayım, ” diyordu.
- Vallahi ben ağa değilim. Ancak Allah’ın adına yemin ederim ki ülkemin kurtulmasını senden çok istiyorum. Bunun için senden daha çok çalışacağım. Elimden geleni ardıma koymayacağım; korkmak ve kaçmak bana haram olsun.
1924 yılında yaşadığım bu olay ile Erganili Şewqi Bey sayesinde uyandığımı, Kürtlük bilincimin olgunlaştığını hatırlıyorum. Bilincim giderek perçinleşti, yurtsever düşüncelerle tanıştım. Şewqi Bey ile tanışmamdan sonra artık Arapça şiir yazmadım. Tüm şiirlerimi Kürtçe yazmaya başladım. [7]”
Cegerwxin Şevki Efendi’den etkilendiğini yıllar sonra Kürdistan ünlülerini konu edindiği şiirinin bir bölümünde,
“Şewqi te şewq da lı Erxeni” dizesiyle anlıyoruz.
***
Şevki Efendi’nin Şeyh Said isyanında dahli olduğunu Uğur Mumcu’nun Kürt – İslam Ayaklanması eserinden öğreniyoruz. Bu eserde Ali Saip Bey ile Şeyh Said arasında şu konuşma geçmektedir.
“- Siz yalnız Kürtlerle mi iş görmek istiyordunuz? Eğil taraflarında Türkler ve büyük adamlar da var. Onlarla neden görüşüp işbirliği yapmıyordunuz?
- Eğil tarafına, Ergani’ye gittim. Türkleri de çağırdım. Dinimize çalışalım, diyordum.
- Onlar sizinle birlikte ayaklandılar mı?
- Tutan tutuyor; tutmayan tutmuyordu sözümü.
- Ergani’den kimler vardı?
- Ergani’den Şevki Efendi vardı, Hamit Ağa vardı, Hacı Hüsnü Efendi vardı, Türktüler. Mesela onlar katıldılar. [8]”
***
Araştırmacı yazar Müslüm Üzülmez, “Çayönü’nden Ergani’ye Uzun Bir Yürüyüş” adlı eserde amcası Zekeriya’nın anlatımına dayanarak şunları yazar:
“Şeyh Sait kuvvetleri Ergani’den geri çekildikten ve çok geçmeden yakalandıktan sonra, Şevki Bey, Ergani’de çarşıda silahlı olarak otururken askerlerce yakalanıp götürülür.
Güvenlik kuvvetleri Şevki Bey’i yakalandıktan sonra Kahraman Efendi’nin konağının önünde, insanlara ibret olsun diye elleri bağlı, ayakları zincirli bir sandalyeye oturturlar. Tüm Erganililere seyir ettirilerek gözdağı vermek, yüreklerine korku salmak isterler. İnsanların bir kısmı (çok meraklılar) yakından, bir kısmı da (birazı acıdığından, birazı da ne olur ne olmaz, uzak durmakta fayda var diyenler) uzaktan seyir, temaşa eder. Şevki Bey’in bu haline seyir edenleri bir kısmı üzülür, bir kısmı da sevinir.
Şevki Bey’in sandalye üzerinde mağrur ve başı dik bir vaziyette, kelepçeli elleriyle siyah ve parlak, uzun ve uçları yukarıya doğru burulmuş bıyıklarını bükerek, dosta düşmana karşı olacakları bilen, ama korkmuyor görüntüsü veren bir duruşu vardı. O, yiğit bir adamdı.
Gece sabaha kadar askerler O’na sırayla dayak atarlar. Falakada yediği sopalardan ayak tabanları patlar, ayakları davul gibi şişer. Sabah olunca da, “Maden’e mahkemeye götürüyoruz!” bahanesiyle, eşeğe ters bindirilip götürdüler. Elleri zincirle bağlı; birçok hakaret, aşağılama, küfür ve dayak gibi muamele görmesi ve eşeğe ters bindirilmesine karşın; başı dik ve teslim olmamış duruşuyla bedeni esir olsa da, ruhunun halen isyankâr olduğunu sanki göstermek için çevresindekilere ve askerlere yukarıdan bakıyordu. Ergani’den çıkıldıktan sonra, Ergani-Maden karayolunun kuzey tarafında, Zülküf Dağı’nın batı eteğinde bulunan Pürüt’ün tarlasında, şimdiki Radar’ın önlerinde kurşuna dizdiler. Kurşuna dizmeden önce sopa ve mavzer dipçiğiyle her tarafı mosmor edilir. Ağır işkenceler edilir. Sonra da; “ Kaçarken vurduk !” derler. Değil kaçmak ayakları şiş olduğu için yürümesi bile imkânsızdı. Vurulduğu yere şimdi Şevkibey Deresi denilmektedir.
Bu kurşuna dizilme “Şeyh Sait Olayı”ndan ardından olduğu için, birçok insan Şevki Beyin Şeyh Sait kuvvetlerini desteklediği için kurşuna dizildiğini söylemektedir. Alakası yok!”[9]
[1] - Yavuz Sultan Selim döneminden II. Mahmut dönemine kadar uygulanan Osmanlı Devletinin iskan politikaları gereği, Osmanlı coğrafyasının faklı bölgelerinden getirilip özellikle Kürtlerin yoğun yaşadığı coğrafyalara iskan edilen çok sayıda aşiret ve aile bulunmaktadır. (S.E.)
[2] - Şengo ailesi –mal Kürtçede aile anlamında kullanılır-(S.E.)
[3]- Görüşme olanağı bulduğum kaynaklar; 1928 doğumlu araştırmacı yazar Şerafettin Güneli, Ergani’nin eski belediye başkanlarından Zülfükar Efendi’nin oğlu 1922 doğumlu Rıdvan Sönmez, Ergani’nin ilk belediye başkanı Osman Nuri Efendi’nin oğlu iş adamı Faruk Yalçın’ın babasından aldığı bilgiler, 1923 doğumlu Hamit Geçer. Ayrıca Müslüm Üzülmez’in adı geçen eseri.
[4] - Özellikle köylülere zulüm edip mallarına el koyduğu söylenir. Hatta sabah evden çıkarken “ Ya Allah, Ya Fettah, Ya Zilan Ya Memelan” diyerek köylerden geleceklere “ganimet” gözüyle baktığı anlatılır. Kaçakçılardan oluşan çetesi bulunduğu ve bu çetesi aracılığı ile bölgede hüküm sürdüğü anlatılır.
[5] - Osman Nuri Efendi ile ilişkileri için Osman Nuri Bey bölümüne bkz (S.E.)
[6] - Ancak burada tarih konusunda yanılgı olduğu kanaatindeyim. Zira Şevki Efendi 1924 yılı sonu itibariyle Ergani belediye başkanıdır. 1923 veya 1924 yıllarında kaçak olan biri aynı yıl Devlet tarafından belediye başkanı tayin edilmez diye düşünüyorum. (S.E.)
[7] - Cegerxwîn, Hayat Hikâyem, (Evrensel Basım Yayın, İstanbul 2003, s. 132-133.)
[8] - Uğur Mumcu, Kürt-İslam Ayaklanması (1919-1925), Tekin Yayınevi, İstanbul 1994, s, 142.
[9] - Müslüm Üzülmez, bu eserden sonra yazılarının tek taraflı olduğunu Cegerxwîn’in “Hayat Hikayem” adlı eseri ile Uğur Mumcu’nun “Kürt- İslam Ayaklanması” adlı kitabını sonra okuduğunu belirtir. Bu eserleri okuduktan sonra Şevki Bey ile ilgi yeni bilgiler ışığında “Şevki Bey ve Hakkında Kimi Bilgiler” adıyla bir makale kaleme alır. Bu makale 30 Mayıs 2008 tarihinde Ergani Haber gazetesinde yayınlanır.
Hazırlayan (Sedat Eroğlu) Gülbaranın Gülleri