Advert

Zamana ve Savaşlara Yenik Düşen Ergani Kalesi

Zamana ve Savaşlara Yenik Düşen Ergani Kalesi
Bu içerik 29012 kez okundu.
Zamana ve Savaşlara Yenik Düşen Ergani Kalesi ( Sedat Eroğlu)
Her özgün kentin kendine özgü bir simgesi vardır. Simgeden yoksun kent sıradandır. Kimin de bir anıt, bir çarşı, bir sokak , kiminde dağın el değmemiş renkleri ..Bugün neredeyse hiçbir izi kalmamış olan Ergani Kalesi 1526 Metre yükseklikteki Zülküf Dağının zirvesinde kurulmuştu. Zülküf peygamber Dağına halk arasında üzerinde Zülküf Peygamber makamı bulunmasın dolayı Çiyayé Mıqém (Makam Dağı) denilmekte. Ayrıca yine dağın zirvesinde bulunan Meryem Ana kilisesinden dolayı da Çiyayé Meryemané ( Meryem Ana dağı) de denilmektedir.
 
Araştırmacı yazar Av. Şevket Beysanoğlu Ergani Kalesi kalıntılarını incelerken.
Ergani Kalesinin, ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemekle beraber, yapımı konusunda Evliya Çelebi seyahatnamesinde “Ergani Kalesi: Abbasilerden Sultan Vahdullahzade Ergani Sultan tarafından yaptırılmıştır.[1]demektedir. Abbasiler 750–869 yıllarında Diyarbakır ve çevresinde egemenlik sürmüşlerdir. Oysa Ergani kalesinin M.Ö var olduğunu “Tiglatleser l. Dicle doğusundaki işlerini bitirdikten sonra Urhan ( Ergani) kalesine yürüdü. Bunu haber alan Şaditeşüp teslim olarak aman diledi. Asur kralı da kendisini metbu tanımak şartıyla ona dokunmadı. Tiğlatpleser 1 bu zaferini anlatan stelli kitabesini Korha dağları yakınındaki Birkleyn mağaralarından birine kazıttı[2]yazısından öğreniyoruz. Bu da gösteriyor ki Ergani kalesi Asurlular zamanından evvel yapılmıştır. Kale duvarındaki kitabeler kaybolduğundan yapımı konusunda kesin bir bilgi günümüze ulaşamamıştır.
Kalenin zemini şattularap (Dicle) kenarında olup, yontulmuş taşlardan yapılmıştır.[3], Arifi Paşa, 1307 (1891) yılında Ergani’ye yapmış olduğu seyahatinde[4], Ergani Kalesinin; biri büyük kapı, diğeri Oğrun (gizli) kapı olmak üzere iki kapısının var olduğunu söylemektedir. Bu Kale kapısının antika olan anahtarını; Akkoyunlu hanedanından Osman Bey’in h. 850 (1446) yılında yapmış olduğunu ve bu anahtarı Erganili Deli Yusuf Bey’de gördüğünü söylemektedir.
E
Kaleden arta kalanlar.
Ergani kalesi tarihte birçok kuşatmalara- savaşlara sahne olmuş, bu savaşlar sonucu kalede çok fazla tahribatlar meydana gelmiştir. Kalenin onarımı konusunda Basri Konyar’ın 25 Eylül 1932 tarihinde “Uzun Hasan’ın dedesi Kara Osman bu Ergenekon (!) hatırasını tebcil için olacak ki Ergene’nin (!!) kalesini tamir etmiş ve baştanbaşa yazılarla dolu kale anahtarını kasabaya hediye etmişti. 805 tarihini taşıyan bu tamirden ne olduğunu görüp anlamak için Oğuz diyarının (!) Ergenekon’una gideyim dedim[5] yazısına dayanarak Şevket Beysanoğlu şöyle demektedir; Ergani kalesi h.805 (m. 1402–1403) tarihinde Karayüllük Osman Bey tarafından onarıldığına dair başka bir belge bulamadık. Ergani, Akkoyunlular’ın hâkimiyetine geçen ilk kaledir. Birçok defalar kuşatılmış, önünde savaşlar yapılmıştır. Akkoyunlular döneminde belki de birkaç defa onarım görmüştür. Ancak bunu teyid eden belgeler henüz yok. (Arifi Paşa’nın gördüğünü söylediği kale kapısının anahtarı 850 yılında yapılmış. Kanımca o tarihte kale onarım geçirmiştir S.E) Mahallinde yaptığımız araştırmada, Zülküfül Makamını çevreleyen duvarlarda kullanılmış yazılı taşlara rastladık. Belki de bu taşlar kale duvarlarına aittir. Taşlar parça parça ve dağınık olduğu için, bunlardan bir sonuç çıkarmak mümkün olmadı.[6]
Zülküf Dağının tepesinde savaşlara ve rüzgâra karşı direncini kaybedip bugün sadece harabesi kalan Ergani kalesi; bir zamanlar fethedilmesi imkânsız kalelerdenmiş. Bunun hakkında Urfalı Mateos Vekayi-Namesi’nde ; “Beros, Habel’in oğullarının yaptıkları işi duyunca, büyük bir kuvvetle beraber Argıni kalesine yürüdü ve onu günlerce muhasara altına aldı. Beros, kalenin metanetini görüp hayret içinde kaldı ve ona karşı harp edemedi. Çünkü kale çok yüksek bir yerde, zaptı imkânsız bir halde olduğundan ona yaklaşamadı bile[7]” demektedir.
Kale içindeki şehrin( Yukarı Ergani) askeri ve idari yapısı hakkında Evliya Çelebi şunları söylemektedir “Kalenin çeribaşısı aleybeyisi vardır. Kanun üzere cebelüleriyle hepsi ikibin asker olup, beyinin sancağı altında sefere giderler. Yüzelli akçelik şerif kazadır. Kale dizdarı, kale neferleri, sipahi kethüda yeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi ve şehir subaşısı vardır. Müftü ve nakibüleşrafı Diyarbekirdedir. Cephaneliği ve topları beyinin tarafındandır. İç il olduğundan, hududun sonunda bulunmakla mühimmatları devlet tarafında değildir”.
Ergani kalesinin içinde şehir yerleşiminin dışında Zülküf peygamber makamı, Meryem Ana Kilisesi ve manastırı vardı. Ayrıca halkın su ihtiyacını karşılamak için büyük su sarnıcı bulunmaktadır. 18. yüzyıla kadar kale içinde yaşayanlar varmış. 18. y.y ‘da şehir terkedilmiş. Halk; Orta ve Aşağı Ergani’ye yerleşmeye başlamış. Kale içinde manastır görevlileri ve Zülküf peygamber türbedarlarının[8] dışında, zaman zaman hapishane olarak kullanıldığından mahkûmlara bakmakla yükümlü birkaç aile kalmış. [9]
1800’lerin ortalarına kadar sağlam olan Ergani kalesinden bu gün sadece kale duvarının çok az bir bölümü kalmıştır. Kalenin yıkılmasının asıl sebebi nedir? Kimler ne için yıkmış ya da yıkılmasına izin vermiştir. Bunlar hakkında henüz bir bilgiye sahip değiliz. 1930–1932 yıllarında Diyarbakır surlarını o zamanın Diyarbakır valisi Nizamettin Bey öncülüğünde “Şehrin boğucu sıcaklık içinde oluşunun tek sebebi surlardır. Hava almasına engel olmaktadır[10]” böyle bir gerekçe ile “dinamitle yıkmaya başlamış ve halkın buradaki taşları sökmesine teşvik etmiş” Bu vali gibi Ergani’deki yöneticiler de Umumi Müfettişin emriyle Zülküf Peygamber Makamını yıktırıp[11] Halkı buradaki taşları söküp evlerinin yapımında kullanmalarını teşvik ettiğini biliyoruz. Halk, kale duvarındaki taşları da bir bir söküp bugünkü Ergani’de taş binaların (ne yazık ki o binalar da bir bir yok oluyor) temellerinde ve köşe taşı olarak kullanmışlardır.
Bugün, o zapt edilmesi güç kaleden artakalan sadece boşluk…..
Sedat Eroğlu ( Yayınlanmış Yazılar)
[1] Evliya Çelebi Seyahatnamesi. Üçdal Neşriyat
[2] Şevket Beysanoğlu Anıtlar ve Kitabeleri ile Diyarbakır Tarihi. 1. Cilt sf.63.
[3] Evliya Çelebi a.g.e
[4] Arifi Paşa’nın Seyehatnamesin’den aktaran M.Şefik Korkusuz, Seyehatnamelerde Diyarbekir,
[5] Basri Konyar, Diyarbekir Yıllığı sf. 343-344
[6] Şevket Beysanoğlu a.g.e Sf.464
[7] Urfalı Mateos, Vakayi- Namesi (952-1136) Türk Tarih Kurumu Yayınları. Ankara 1962
[8] Arifi Paşa a.g.e
[9] İnciciyan.
[10] Şevket Beysanoğlu a.g.e sf. 1035
[11] Geniş bilgi için Zülküf Peygamber Makamı yazımıza bakınız.
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
Naci Görür’den deprem sonrası korkutan paylaşım
Naci Görür’den deprem sonrası korkutan paylaşım
Eş Başkan Şiyar Güldiken  davul zurna ile karşıladı
Eş Başkan Şiyar Güldiken davul zurna ile karşıladı