Zamansız ölümlere adanmış hayatların yaşam savaşı verdiği bir coğrafyada gelecekle ilgili yapılan/yapılacak kurguların ne anlama geldiğini/geleceğini düşünüyor ve yorumlaya çalışıyorum olan bitenlerin ışığında.
Uluslar arası güçlerin dizaynının kurbanı bir coğrafya.
Anneler, babalar ve çocukları.
Zamansız ölümlere adanmış hayatlar.
Güç savaşının kurbanı hayatlar.
Annesiz, babasız kalan çocuklar.
Çocuklarını zamansız ölümlere kurban veren ve elleriyle gömen anne-babalar.
Yaşanması bir kez mümkün olan yaşam hakkı elinden alınmış insanlar topluluğunun çaresizliğinin zirve yaptığı coğrafya huzuru bulur mu bulmaz mı? Bunun için öngörüde bulunmanın da zorluğu var elbette.
Ancak, kesin ve net ifadeler kullanarak, Türkiye’nin bu huzursuzluğun içine çekilmek istendiği, hatta kısmen içinde olduğumuzu söylemek mümkün.
Ortadoğu’daki ülkelerin yaşadığı bu huzursuzluğu, ölümleri, yıkımları, evlerini, topraklarını, yurtlarını terk edenleri film karesi gibi izledik. Gözlerimizin önünde yaşanan sürecin ne kadar acımasız, kanlı olduğunun canlı tanıklarıyız.
O seyrettiğimiz acımasız kanlı sürecin ayak seslerini uzun zamandır Türkiye coğrafyasında da duyuyor, hissediyor ve uyarıyorduk.
Ve o acımasız süreç şimdi kapılarımızın önünde.
Zamansız ölümlere adanmış hayatların bir parçası, coğrafyası olmamak için ne yapmak lazım?
Çok zor değil.
Aklıma ilk geleni söyleyeyim.
Parlamento çatısı altında doğru, planlı, sonuç alıcı iç-dış politikaların hayata geçirilmesi yönünde gösterilecek kararlılık, daha önemlisi ise ülke genelinde toplumsal mutabakatın sağlanması gerekliliğidir.
Siyaset kurumunun ayakta, diri olması, sorunlarımızın halkın iradesinin yansıdığı parlamento çatısı altında çözüleceği, çözülmesi gerektiği kararlılığı, şiddet yanlılarının, terör saldırılarının başarı şansını ortadan kaldırır.
Ölümlere adanmış hayatların coğrafyası olmamak adına ideolojik ayrılıkların asgari müştereklerde toplumsal bir mutabakatta buluşması, bu durumun hayata geçirilmesi hepimizin geleceği açısından son derece önem arz ediyor.
Kendi geleceğimizi kendimiz kurgulama şansına sahibiz. Bir dizayn yapılacaksa kendimiz yapabiliriz.
Uluslar arası güçlerin bizi dizayn etmesine şans tanımamalıyız.
Bu güçlerin hemen burnumuzun dibinde komşularımızda denediği dizaynın nasıl olduğunu çok net görüyoruz. iktidar ve muhalefet partileri, kendilerine seçimle sunulan halkın iradesini doğru ve mantıklı kullanması halinde, çekilmek istendiğimiz çukurun üstünden çok rahat atlayıp düzlüğe çıkabilir, o çukurların üstünü bir daha açılmamak üzere kapatabiliriz.
Ülkenin hemen hemen tüm coğrafyalarında gerçekleşen terör saldırıları, darbe girişimi, ardından yaşadığımız süreç, Artvin’de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP konvoyuna yönelik suikast girişiminin, içine çekilmek istendiğimiz dizayn çukurunun hazırlıklarının bir parçası olduğunu görmekte yarar var.
Adres; Laik Cumhuriyet, parlamenter demokratik sistem.