Advert
A‡ığlık, Vahşet ve isyanın MekA¢nı: Diyarbakır Zindanı
Müslüm Üzülmez

A‡ığlık, Vahşet ve isyanın MekA¢nı: Diyarbakır Zindanı

diyarbakır; taşların gibi bir yanın hep karanlık olsa da, sanmıyorum güneş seni sevdiği kadar başka bir kenti daha sevsin.

Bu içerik 7516 kez okundu.

 

Diyarbakır ve Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nin benim yaşamımda çok farklı yerleri vardır. Diyarbakır, doğup büyüdüğüm ve umutla kırlangıçların kanadında baharları beklediğim kenttir. Diyarbakır Cezaevi ise, yaşamımın en zor anlarının geçtiği, teslimiyet ve direnmenin at başı gittiği dönemde onurumu korumanın mücadelesini verdiğim cehennemî bir mekândır.
Diyarbakır’ı hep sevmişimdir, rüyalarımı süsler. Anılarımda renkli, güzel bir yeri vardır. Diyarbakır Cezaevi ise, tam tersine rüyalarımı zahirler, “hatırladıkça hançerlenir yüreğim”. Bu nedenle, cezaevinde yaşadıklarımı, gördüklerimi, duyduklarımı unutmadım, unutmayacağım.
Diyarbakır ve Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi ile ilgili her haber, yazı, şiir, roman, film, sergi ilgimi çeker. Özellikle Diyarbakır 5 Noluyla ilgili yazılanlar beni fazlasıyla etkiler. Sevgili dostum ve hemşerim isa Tekin’in Diyarbakır Cezaevi ile ilgili anılarını yazdığını duyduğumda çok sevindim. Kitabın Pêrî Yayınları tarafından ‘E TiPi HiLTON’ Diyarbakır Zindanı adıyla yayınlandığını duyunca daha çok sevindim. isa arkadaşımı kutluyorum. Tevazu gösterip “Sevgili Müslüm Abime, Umutların gerçek olsun. 08.11.2012 Amed” diye imzalayarak kitabından bir tane gönderme inceliğini gösterdiği için de ayrıca teşekkür ediyorum.
Kitap elime ulaşır ulaşmaz hemen okumaya başladım. Sayfaları çevirdikçe doğal olarak eski günlere gittim ve çok karmaşık duygulara kapıldım. Cezaevindeki arkadaşlarım, dostlarım, yoldaşlarım bir bir gözümün önüne geldi. Kahramanca duruşlarımız ve perişan hallerimiz birer tablo misali hafızama yeniden resmedildi. Bazen gerildim, bazen kızdım, bazen küfür ettim, bazen de güldüm. Geçmişi yeniden yaşadım diyebilirim.
isa Tekin, kitapta kendi serüvenini anlatmış. Kendi serüvenini anlatırken 12 Eylül’ün vahşetini, 5 Nolu Cezaevini, emir-komutayla yapılan yargılamaları, onurlu insanların onurlarını korumak için nasıl mücadele verdiklerini kendi yaşanmışlığından hareketle döneme ilişkin tanıklığını kayıt altına almış. Anlatım ve kurgu güzel. Anlatıların arasına yer yer şiirlerinden koyması isabetli, Recep Maraşlı’nın önsözünü yazması ise şık olmuş.
Kitabın isminde anlamlı derin bir ironi var. Hilton’da hatırlı müşterileri memnun etmek için nasıl hizmette sınır yoksa, Diyarbakır 5 Nolu’da da mahkumlara nasıl daha fazla zulüm ederiz, baskı uygularız diye hizmette(!) sınır yoktu. Aç bırakma, susuz bırakma, dayak, küfür, yaralama, öldürme, yalan beyana ve itirafa zorlama, görüşe çıkartmama, görüşmecilere zulüm etme… ne ararsanız vardı menüde.
Kitabın üst başlığı “Esad-Yamak-Evren” ise, başta Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi olmak üzere 12 Eylül sonrası cezaevlerinde yapılanların tesadüfü olmadığını, emir-komuta zinciri içerisinde her şeyin bir plan dâhilinde yapıldığını çağrıştırdı bende. Çünkü o dönem Esad; 5 Nolu’nun Müdürü, Yamak; Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanı, Evren; cuntanın başıydı.
Kitabın kapak fotoğrafında yer alan “Türkçe Konuş Çok Konuş” yazısı ise gündeme denk düşmesi açısından ve özü itibariyle anlamlı bence. Değişen ne var? Dün Kürtçe konuşmak yasaktı, bugün Kürtçe savunma yapmak yasak. Kürtler hiç yasaklardan kurtulmadı ve yasaklar yasaklanmadıkça da kurtulacağı yok!
isa Tekin’le aynı dönem Diyarbakır 5 Nolu Cezaevinde bulunduk, ama hiç karşılaşmadık. Hücre veya koğuşlarda bir arada olmadık. Ama daha önceden kendisini tanıdığım için ortak dostlardan ismini duyuyor ve kendisinden haber alabiliyordum. O, Diyarbakır Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinde “Rizgari-Ala Rizgari Davası”ndan; ben, “Türkiye Komünist Partisi-TKP Davası”ndan yargılanıyordum. Ayrı düşüncede olmamız, ayrı ayrı davalardan yargılanmamız önemli değildi; Cehennem zebanilerinin elindeydik: “Tüm gençliğimiz, hayallerimiz Diyarbakır zindanında yakılmak isteniyordu. Umutlarımız karartılmıştı ve bizim şahsımızda insanlığımız çürütülmeye, çalınmaya uğraşılıyordu. Biz de direnerek insanlığımızı korumanın derdine düşmüştük. Tüm yapılanlara rağmen, biz “terörist”, “eşkıya”, “anarşist” oluyorduk, devlet ise yapması/yapılması gerektiğini yapıyordu. O günler ki, çığlıklarımız bir türlü zindan duvarını aşamıyordu. Çünkü biz 12 Eylül’de Vurulmuştuk!”(s.26)
isa Tekin kardeşimi ‘E TiPi HiLTON’ Diyarbakır Zindanı kitabını yazması nedeniyle kutluyor, eline ve yüreğine sağlık diyorum.
“Tüm insanlık için zindansız, zulümsüz bir dünya umuduyla” her daim kalemin tükenmez, ferasetin açık olsun arkadaşım.
Künyesi:
isa Tekin, Esad-Yamak-Evren ‘E TiPi HiLTON’ Diyarbakır Zindanı, Pêrî Yayınları, istanbul-Kasım 2012, 223 sayfa
 
DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
Diyarbakır'da facia: Kardeşlerini vurdu, anne- baba ağır yaralı
Diyarbakır'da facia: Kardeşlerini vurdu, anne- baba ağır yaralı
Hangi belediyelere kayyum atandı?
Hangi belediyelere kayyum atandı?