Ankara Gazi Lisesinde okurken Ankara Il Halk Kütüphanesinde 40’dan fazla kitap okudum. Özellikle Hasan Ali Yücel’in tercüme ettirdigi kitaplar hosuma gidiyordu. Ancak, bazi kitaplari anlayamiyordum. Insanlar sahip olduklari kavramlarin miktari ile orantili olarak karsilarindaki insanlarin konusmalarini ya da okuduklari eserleri anlayabilirler.
Ankara’da kitap okurken yazili belge, yazili kaynak, tarihi kalintilar… Kavramlarina yabanciydim.
Roman, hikâye, masal… Yazilir gibi bilimsel eserlerin yazildigini düsünüyordum. Kitabi hazirlayan masaya oturur, tasarlar, tasarilarini yazar; kitap ortaya çikar.
Ilk defa ITÜ’de Fizik Profesörü Nusret Kürkçüoglu, “Verdigim fizik derslerini daha iyi anlayabilmeniz için, benim kitabimin disinda, tahtada yazili eserlerden yararlanabilirsiniz. Fizik biliminin degisik konularinda ileri çalismalar yapmak isteyenlere kaynaklar konusunda yardimci olurum…” dedi. Tahtaya Türkçe, Ingilizce, Almanca ve Italyanca bazi eserlerin isimlerini yazdi. Böylece, ilk olarak yazili kaynak kavrami ile tanismis oldum. Sonra, Voltaire’in Felsefe Sözlügü ile Kitabi Mukaddesi birlikte okumak zorunda kaldim. Çünkü: Voltaire’in yazdiklarinin Kitabi Mukaddesten alinmis olmasina inanamiyordum.
***
Doga yasalari gizli oldugundan ve dolayli tanindigindan, bilimsel çalismalarda kusku süreklidir. Bagnazlik ile kusku uzlasmaz iki uçtur; birinin egemen oldugu yerde, digeri cilizlasir. Kati bagnazlik kuskuyu bogar.
Evrensel felsefe ve bilim, savasçi mantigi bogdugu gibi, gerçeklerden kopuk bagnaz düsünceleri tahrip eder.
Insanlarin amaci gerçeklere ulasmak olmalidir.
1-Bugünün gerçekleri,
2-Geçmis dönemlerin gerçekleri olur.
3-Gelecegin gerçekleri olusacaktir.
Günümüz gerçeklerini bilmeyenler, saklayanlar ya da yasaklayanlar, geçmis dönemlerin gerçeklerine yabanci kalirlar.
Geçmisini bilmeyenler, geleceklerini saglam temellere kuramazlar.
O halde, gerçekleri bilgi, belge ve degisik bulgularla ögrenmek ve insanlara sunmak bilgelere düsen görevdir.
Görecelilik Yasasi geregi, olusumlar, dis etkilerle orantili sürekli degisime ugrarlar. Insanlar ise neden-sonuç iliskilerini karistirarak yanilir ve yanlisa ulasirlar.
Insan eylemi, biri digerine zit birçok amacin yaristigi iliskiler kümesidir. Kim ki, bir eyleme baslar; yeni baslatilmis bu eylemle, bireylerin degismesi durumunda, o eylemin sonucunu önceden bilemez.
Görüldügü gibi, amaçlar bile dis etkilerle degisime ugruyor.
Geçmis, kismen, nasil ögrenilir?
1-Etkili ya da yetkili kisilerin hayalleri, emirleri ile geçmisin gerçeklerine ulasilamaz.
2-Evrensel bilgi, belge ve bulgular ile yöntemli çaba geçmisin karanliklarini kismen aydinlatir. Bunun için bilgi, beceri, araç-gereç yaninda yasaklara karsi koyacak cesaret gerekir.
Türkiye’de geçmis ile ilgili belgeleri elde etmenin baslica zorluklari:
-Osmanli sinirlari içinde yasayanlarin çogunlugu göçebeydi. Göçebelerde yeterli bilgi, beceri, araç-gereç birikimi olmaz. Bu düsünceyi resmi agizlar da dogrular.
“Ostrogorsky’nin çevrisini sundugum bu eseri bizantinistik alaninda bu güne kadar yapilmis olan çalismalarin bir özeti ile baslar. Sadece bir özet olmasina ragmen yine de yüzlerce bilim adaminin ve bunlarin en önemli eserlerinin adlarini kapsayan bu bölümde, yarim kalmis bir çevri-eser disinda hiçbir Türk bilim adaminin ismine rastlanmamasi yalniz aci bir tesadüf sayilamaz.
Bizans Devleti adi ile taninan Dogu-Roma Imparatorlugunu 11. Yüzyil ortalarindan itibaren adim adim fetih yoluyla tevarüs eden biz Türkleriz. Dolayisiyla, topraklarini ve eserlerini bütünüyle ele geçirdigimiz, tabii olarak bütün müesseselerinden etkilendigimiz Bizans’in, kültürü ve kurumlari bir yana, siyasi tarihiyle bile ugrasmak zorunlulugunu duymamis olmamiz bilimsel açidan çok üzülecek bir keyfiyettir. Anadolu ve Rumeli’nin Selçuklu ve Osmanli fetihlerine dair Türk bilginlerinin yaptiklari arastirmalar hep bu ihmal sebebiyle doyurucu olmaktan uzak kalmistir. Tarih arastirmalarinin temeli olan klasik dil bilgisiyle donanmis bir arastirmaci kadronun yetistirilmesi için yeterli gayretin gösterilmemis olmasi bilimsel aksamalarimizin en belli basli sebebidir. Türk üniversitelerinde hala Ortaçag Latince ve Grekçesi ögreten kürsüler yoktur…” (1)
-Osmanli yöneticileri ve âlimleri evrensel yasalara yabanciydilar. Everensel yasalara yabanci olanlar evrensel mantik ve yönteme, evrensel ölçülere, evrensel kurumlara, evrensel insani degerlere yabanci olurlar. Evrensel mantik ve yöneteme yabanci olanlarin belgeleri düzenlemeleri rastgele olur; onlari belli bir sisteme göre düzenlemek ve aradigini bulmak oldukça zordur.
-Osmanlinin son yillarinda Ermeniler, Süryaniler, Yezidiler, Rumlar… Kisaca gayri-Müslimler düsman kabul edilir ve saldirilara ugrarlar. Saldirilar sonucu pek çok kiymetli belge yok olur.
-Ittihat ve Terakki yöneticileri ile onlarin uzantilari bazi Osmanli belgelerini yok ederler.
-Türkiye Cumhuriyeti yeterli bilgi, beceri, araç-gereç birikimine ve çalisip üretmenin yayginlasmasina kavusmaz. Bu durumda, geçmisten korkulur ve geçmisin kin-nefretleri gelecege tasinir. Geçmisin belgeleri gizlenir, tahrip edilir.
Erdem, cesaret ile özdeslestiginde, kusur da korkuyla özdeslesecektir.
Doga basitten yanadir. Insanlar bunu tembellige indirger.
Insanlara zahmet veren bellek yükünden kaçma:
-Görevleri baskasina devir etme,
-Olaylari dogaüstü güçlere havale davranislarini yaratir.
Dis tesvik ve bellek rahatligi, tembellik davranislarini aliskanlik haline getirir.
Sevgili Müslüm,
Bellegini zahmete sokarak ve zorluklari üstlenerek, belli bir bölgenin geçmisini kismen aydinlatmaya çalisiyor.
1-Türkçe Yazili Kaynaklarda Çermik,
2-Ermeni, Yahudi, Süryani, Fransiz Kaynaklarinda Çermik,
3-Osmanli Arsiv Belgelerinde Çermik ile ilgili kaynaklari aktariyor.
Kaynaklar ortaya çikmadan geçmis aydinlatilamaz.
‘Yazili Kaynaklarda ÇERMIK’ kitabi, Çermik bölgesinin geçmisinin aydinlatilmasi için bir isik kaynagidir. Bu isik kaynaginin baska kaynaklarla desteklenecegine inaniyorum.
Müslüm Üzülmez’i tebrik eder, çalismalarinda basarilar dilerim. (08/11/2012)