AKP iktidarı yönetim erkini eline geçirdiği andan itibaren ‘Yeni Türkiye’ sloganı ile kitle psikolojisini yeniliğe hazırlayan bir yol haritasını topluma sundu.
Yeni bir şeyleri sunmak, içinde çağdaşlığı, ilerlemeyi, toplumsal değişime katkıyı, ekonomik kalkınmayı, müreffeh ve huzurlu bir ülkeyi barındırması gereken bir durum olarak akla gelir.
Akla gelen ile sunulan ve uygulananların zaman ilerledikçe birbiriyle çeliştiği gerçeği, geçmişi ve geleceği analiz etme becerisine sahip, ülkenin birliğini, beraberliğini, huzur ve güvenini düşünen bireylerin dikkatinden kaçmıyor.
‘Bu ülkenin başına ne geldiyse koalisyonlardan geldi’ nakaratı ile 2002 öncesi Türkiye’nin içinden çıkılmaz bir yönetim anlayışı ile yönetildiğini toplumun beyin hücrelerine işleyen ve büyük oran da kabul gören anlayışın geldiği noktaya baktığımızda hiç de yeni bir Türkiye yaratıcılığının olmadığını gördük, görüyoruz, yaşıyoruz.
MHP ile yapılan ittifakın 12 Eylül öncesinin Milliyetçi Cephe anlayışını egemen hale getirdiğini, resmiyette iktidar ortaklığı olmadan fiili iktidar ortaklığı döneminin başlatılması eskiye dönüş değil de nedir?
Aynı zamanda, ötekileştiren, tekleştiren, yok sayan, demokrasiyi işleyen bütün unsurları ile oyun dışı bırakan bir anlayışın önümüzdeki yüz yıla egemen kılınmak istenmesini neresinden tutarsan tut, bal gibi çok daha eskiye zemin hazırlayan bir durum olduğunu görmemek üç maymunun rolünü de aşan bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Sürekli çatışma halinde ‘hayali düşman’ cepheleri yaratılarak topluma sunulan Yeni ve çağdaş bir Türkiye değil, korku imparatorluğu dağları yaratılarak bunun aşılmaz olduğunu baskı ve yıldırma politikalarıyla kabul ettirilmek istenmesidir. Eski yöntemlerin cilalanmış, parlatılmış hali toplumun bir kesiminin göz kamaştırıcılığına hitap edebilir. Onlarda gözlerini ovduktan sonra sunulan cilalı parlak durumun eski durum olduğu gerçeğini mutlaka görecektir. Sunulan, hayal edilen yeni Türkiye’nin aslında eski denilenden çok daha eskiye doğru sürüklendiğini çok net görüyoruz.
iktidar aslında durumun farkında ve bir kaçış içinde, ancak iktidarını da pekiştirmek, daim hale getirmek gibi bir çabayı da ihmal etmiyor. Bu çabanın 2019 seçimlerine endeksli yürütülmek istenmesinin bir nedeni de karşısında oluşması muhtemel ‘Demokratik bloğun’ söz konusu olmasıdır. Kürt seçmenin oyunu da alamaz hale gelen iktidar, çok eleştirdiği eskinin koalisyon fikrine sıcak bakarak hayata geçirmiş olması da bu nedenledir. Aslında toplum üzerinde egemen kıldıkları korkunun etkisinden çok daha fazla bir korkunun esiri durumundalar.
Gerçek olan şu ki; Oluşacak Demokratik blok, çağdaş, demokrat Türkiye’nin mihenk taşları olacaktır. Eski ya da yeni değil, çağdaş bir Türkiye, halkların kardeşliğini önemseyen çağdaş bir ülke. Bu umudun kök hücrelerini deşifre etmek mümkün.