Advert
‘ZEYNEP’ ÖZNE OLABİLİR Mİ?
Abdurrahman Üzülmez

‘ZEYNEP’ ÖZNE OLABİLİR Mİ?

Bu içerik 911 kez okundu.

Spotify üzerinden müzik dinliyorduk. Çalma listesinde Yıldız Tilbe vardı. Tilbe o güzel yorumuyla “Karşı köyden davul sesi geliyor” diye başlayan türküyü okumaya başladı. Kısa bir süre sonra eşim “ne acı ama, değil mi?” dedi. Türküde adı geçen Zeynep’in ona aşık olan delikanlıyla değil de bir başkası ile evlenmesini kastediyordu. Kısacası türkünün sözlerini sadece bir aşk hikayesi olarak okuyordu. Bu açıdan bakınca bu türkünün düğünlerde çalınması pek de yakışık almaz. Ama hatırladığım kadarıyla çocukluğumuzda düğünlerde sık sık bu türkü çalınırdı. Malum “oy on beşli, on beşli” türküsü zamanında (I. Dünya Savaşı yılları) küçük yaşta silah altına alınan 1315 doğumlu (miladi 1898-99) gençlerin ardından yakılmıştır. Ama niçin yakıldığı unutulduktan sonradır ki, “oyun havası” imiş gibi çalınıp oynandığı biliniyor. “Zeynebim” türküsü de içeriğinden bağımsız “oyun havasına” dönüştürülmüştür. Ama benim dikkatini çeken ve asıl üzerinde durmak istediğim bu değil.

Ama önce bilmeyenler için türkünün sözlerini hatırlatalım.

Karşı köyden davul sesi geliyor

Karşı köyden davul sesi geliyor

Davul sesi şu sinemi deliyor

Davul sesi şu sinemi deliyor

Baba vallah Zeynep gelin oluyor

Baba vallah Zeynep gelin oluyor

Ben Zeynepsiz dünya malı neylerim?

Ben Zeynepsiz dünya malı neylerim?

Zeyneb'imi başkasına vermeyin

Zeyneb'imi başkasına vermeyin

Anasına halayıklar gönderin

Anasına halayıklar gönderin

Zeyneb'i almadan geri gelmeyin

Zeyneb'i almadan geri gelmeyin

Ben Zeynepsiz dünya malı neylerim?

Ben Zeynepsiz dünya malı neylerim?

Her metin (hikâye, şiir, makale, anlatı vs.) ne zaman ortaya çıkmışsa/üretilmişse o zamanın anlayışını içinde barındırır. Hiçbir eser üretildiği zamandan bağımsız değildir. Onu bugün okuyanlar, metnin ortaya çıktığı koşulları, kaleme alan(lar)ı, o zamanın “ethos”unu, yani o zamanın gelenek, anlayış, dünya görüşünü vs. bilmiyorsa o metni doğru anlaması mümkün değildir. Ancak doğru anlamak bir tarafa, insanların birçoğu bu tür metinlerle karşı karşıya geldiklerinde ya kendi çağlarının değer yargılarıyla yargılamakta ya da hissettiği uyumsuzluğu anlamlandırmakta güçlük çekmektedir.

Şimdi türkünün güftesine dönelim. Önce şuna karar verelim. Bu türkü(nün güftesi) ne zaman yazılmış, daha doğrusu söylenmiştir? Bu soruya köleliğin yasal olduğu ve normal karşılandığı bir dönemde olduğunu belirterek karşılık verebiliriz. “Anasına halayıklar gönderin” dizesi bunu gösteriyor. Zira “halayık” “kadın köle” demektir. Bu da en erken XIX. yüzyıl XX. yüzyılın başına götürür bizi. Çünkü bu dönemlerde kölelik hâlâ günlük hayatın bir parçasıydı.

Bir diğer husus türkünün hikayesinde bugün anladığımız anlamda bir “aşk” da yoktur. Bir aşık (erkek) vardır. Ve Zeynep’e meftundur. Zeynep’in başkasıyla evlendiğini duyunca ne yapıyor? Onu almak için kendi babasından Zeynep’in ailesini, en başta annesini (yaşıyorsa babasını ikna etmesi için herhalde) ikna edilmesini istiyor, ama Zeynep’in ikna edilmesini ima eden bir şey yok. Varlıklı olduğu anlaşılan aşık Zeynep’in annesine “halayıklar gönderi[lmesini]” de bu bağlamda istiyor.

Gene bu bağlamda son dize de dikkat çekici. “Ben Zeynepsiz dünya malı neylerim?” Bu cümle sanki “Zeynep”i de “dünya malı”nın bir parçası olarak düşündüğünü, kısacası kadının “mal” olarak algılandığını gösteriyor. Bundan dolayıdır ki Zeynep’e fikri sorulmadığı gibi, onu ikna etmek için bir şey yapmak da gerekmiyor. Yok canım o dizede kastedilen “dünya malı”nı Zeynep’le beraber değerli olacağını anlatılmak istenmektedir diyenler olabilir. Bugünün koşullarında dinleyenlerin böyle algılaması normal. Ancak genel olarak güftenin ihsas ettiği farklı. O devirlerin “ethos”u belli. Ancak gene de kadının “mal” olarak nitelendiren bir türkü gerekiyorsa o da hazır: “Diyarbakır etrafında bağlar var” türküsünün bir dizesi şöyledir: “Kırk yıl kalsa yine kendi malımsan…malımsan / İsterem ki bir gün evvel gelesen aman”

Bugün “aşk” derken iki taraftan bahsederiz. Gerçi “platonik aşk” tek taraflıdır. Ancak Zeynep’le aşığının durumu buna da uymaz. Platonik aşık sevgilisi olmasını istediği kişiye hiçbir zaman kavuşamayacağını baştan kabul eder. Oysaki Zeynep’in aşığı öyle değildir. Kendisinin aşık olduğu Zeynep’le ailesini ikna ederek kavuşabileceğini düşünüyor, üstelik bunun o zamanın “normal”i olduğu görülüyor. Ama Zeynep’i eşit partneri olarak görmüyor, hayal etmiyor.

Birinin aşık olduğu kişiye varamamasını anlatan bir şiir, türkü, hikâye duyduğumuzda kavuşamayan aşığın adına duygulanır, üzülürüz. Peki bu türküde konu edinilen hikâyede kime acımamız gerekir? Aşığa (erkek) mı, olup bitenden pek haberdar olmadığı anlaşılan Zeynep’e mi?

Demek ki neymiş?

Bir erkek de okuduğu/dinlediği metinde/tarihte kadının özne olarak görmeyen bakışı farkedebilir. Tarihi feminist okumaya tabi tutabilir. Zeynep’in bir özne olarak görülmemesini eleştirebilir. Bilmiyorum, feministler bunu kabul eder mi?

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
Diyarbakır ikiye bölündü: Dubai çikolatası mı, cevizli sucuk mu?
Diyarbakır ikiye bölündü: Dubai çikolatası mı, cevizli sucuk mu?
Yanal’dan Amedspor’a sert eleştiriler: Bir haydut grubu geldi…
Yanal’dan Amedspor’a sert eleştiriler: Bir haydut grubu geldi…