Bu yazımda ninelerimin bana anlattığı şivat, kapoz ve dev gibi yaratıklardan bahsedeceğim. Dev daha çok masallarda kullanılıyor. Ne derece doğru olduğunu bende bilmiyorum. Eskiden televizyon, bilgisayar yoktu evlerde toplanırdık. Bir evde büyüklerimiz bizlere masal böyle şivat, kapoz ve dev gibi yaratıkları bizlere anlatırlardı. Unutulmaya yüz tutan bu efsaneleri bende siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim. Şivat ve kapoz Ergani, eski Osmaniye'de evlerde su yoktu yaşadıkları şehirde belirli bazı semtlerde pıhar akarsu bildiğim çeşmeler vardı. Atalarımız o çeşmelerden ilkel kaplarla topraktan yapılmış habene yani desti tulukla evlere su taşırlardı. Bu yüzden suyu israf etmezlerdi, israflı kullanırlardı. Bu çeşmelerden halen bazıları hiç kesilmeden günümüze dek akıyor. Bu pıharlardan bazıları: kara çortan, han çeşmesi, Hazal gölü, çift pınar, ense bahçe suyu, deli kilise çeşmesi ve gülbaran çeşmesi. Halk buralardan su ihtiyacını temin ederdi. Ergani Kalesinde ise su sarnıçlarından ve çırçırikten su ihtiyaçlarını temin ederdiler. Çamaşır yıkamak için ise akarsuyu olan dere kenarlarına giderdiler. Sulu dereye ense bahçe gibi bol su akan yerlere eşekler sırtında çamaşırları götürüp yıkardılar. Çamaşır yıkamaya gitmeden bir gün önceden komşular karar alırlar, yarın filan yere çamaşır yıkamaya gidelim diye karar alırlardı. Bunu fırsat bilen şivat denilen o yaratık insan kılığında gelip komşuların sesini de taklit ederek gün doğmadan geliyor. Mevsim ise şubat ayı dışarıdan çağırıyor Ayşe bacı, Ayşe bacı geç kalıyoruz, erken gidelim dere kenarında yer kapalım, kazanları alıp gidiyorlar. Ayşe bacı şivatı komşusu olarak biliyor. Şivat kıçını açarak etrafı aydınlatıyor. Dere kenarına vardıklarında Ayşe teyze komşusu sandığı o kişinin ayaklarının ters olduğunu fark ediyor. Topuklar öne doğru bunun komşusu anlıyor ve kendilerinden başkada hiç kimse yok. Devamı haftaya.