Amcam Abo Abbas Üzülmez'de askere gidiyor. O tarihte Osmanlı Devleti çok cepheli savaşta cephanesi tükenmiş askerimizin çoğu şehit düşmüş bir çoğuda esir alınmış. O dönemde askerlik süreside uzun. Birçok asker geri dönememiş. Sağ mıdır, şehit midir, esir midir kimse bilmiyor. iletişim yok haber alınmıyor. Gözü yaşlı anaların gözüne uyku girmiyor, gözleri hep yolda. Kara tren ne zaman gelecek düdük sesini ne zaman duyacağız bekliyorlar ama nafile kara tren gelmiyor. "Kara tren gelmez oldu, düdüğünü çalmaz oldu, gurbet ele yar yolladım mektubumu almaz oldu" diye ağıtlat yakıyorlar. Kınalı kuzulardan haber yok. Umutla bekleyen gözü yaşlı anneler ciğerparelerini görmeden bu dünyadan hasretle göçüp gidiyorlar. Mintahar ninemde bu gözü yaşlı annelerden biri. Abo'sunu Abbas Üzülmez'i bekliyor. 90 yaşına kadar her gün söyledi, ağladı, gözyaşı döktü. Analar çileli olur. "Eledim eledim höllük eledim, aynalı beşikte bebek beledim, besledim büyüttüm asker eyledim, gitti de gelmedi buna ne çare." Kimi eşini bekliyor, kimi oğlunu, kimi babasını, kimide nişanlısını bekliyor. Nice analar, nice genç gelinler dul kalıyor ve şöyle diyorlar; "kar yağar kar üstüne kolum divar üstüne niye ben kör olmuşam yar sevem yar üstüne." Savaş çok zorlu geçiyor. "Burası Muştur yolu yokuştur giden gelmiyor acep ne iştir." Bir genç kızın sevdiği bir delikanlıda o dönemde askere alınıyor bir daha geri dönmüyor. Kız yolunu çok bekliyor. Kendisine talipli olanları da geri çeviriyor. Ne mektup var nede haber. Hasretini şöyle dile getiriyor: "Yılana bak yılana yedi dağı dolana ez hayran canım kurban askerdeki oğlana." Sıladakiler böyle ağıtlar yakarak türküler söylerken askerdekilerde şöyle diyor: "Ana hakkını helal et ey sevgili anam sakın ağlama oğlun şehit olacak sen şehit anasısın şehit anaları ağlamaz." Yazımı burada noktalarken oradan bir asır geçmiş hala analar ağlıyor. Yeter artık analar ağlamasın. Yazı yazdım yaz idi kalemim kiraz idi daha çok yazacaktım mürekkebim az idi.
mustafauzulmez@hotmail.com