Yani çözüm süreci ile ilgili topyekûn bir hazır hal var.
Bunun adını şimdilik altına imza atılmamış toplumsal mutabakat olarak da adlandırmak mümkün.
Bütün kesimlerin çözüm adına hazır olduğu bir dönemin başlamış olmasından kaynaklı barış rüzgârlarının etki alanlarının kalıcılaştırılmasına dönük ciddi adımların atılması süreci anlamlı hale getirecektir diye düşünüyorum. Abdullah Öcalan’la BDP’li vekillerin 10 saatlik görüşmesinin detaylarını bilmemekle beraber ilk etapta yansıyan olumlu mesajlar ışığında yaptığımız değerlendirmeler sonuç alıcı bir tablonun varlığına işaret ediyor.
Abdullah Öcalan, ‘Ölmeden Barışı görmek istiyorum’ demiş. PKK’nin kaçırarak alıkoyduğu asker, polis, kaymakam, öğretmenlerin zarar görmemesine yönelik verdiği mesajdan, bu kişilerin birkaç gün içinde serbest bırakılacağı izlenimini edinmek mümkün. Bu kişilerin serbest bırakılmasını bir liderin istek ve taleplerinin karşılanmasının ötesinde barış sürecine yönelik bir jest olarak algılamak gerekiyor. Tecrübelerimiz PKK’nin bu jesti yapacağını söylüyor. Ancak, bu jestin de mutlaka bir karşılığı olmalı ki ortaya güven esasına dayalı bir durum çıksın, sürece katkı sunsun.
Yukarıda girişte söylemeye çalıştığım imzalanmamış toplumsal mutabakat metnine atılmış ilk imza olarak ta değerlendirilmesi gereken böyle bir jestin mutlaka karşılığı olmalıdır. Bu tür durumlarda karşılıklı jestlere muhtaç bir sürecin varlığının bilincinde olanlar, toplumunda bu durumun varlığına olan hazırlık ve mutabakatına cevap verme gibi bir zorunluluğunu mümkünler içinde değerlendirmek istiyorum.
Olumlu veya olumsuz gelişen/gelişecek olan her ne ise, doğrusu her şey süreci her yönüyle etkiler. Diyalog ve müzakere süreci olarak adlandırılan bu çözüm sürecinde BDP’nin aktif rol almasının önemi önümüzdeki zaman dilimi içinde kendini çok daha net bir şekilde hissettirecektir. Süreç olumlu yürüdükçe tecrübeler de artıyor. Türkiye halklarının, siyasilerin, parlamentonun bu tür durumlar karşısındaki tecrübesizliğinin hatalardan çıkarılan dersler sayesinde tecrübeye dönüştüğünü görebiliyoruz. imralı’dan dönüldükten sonra yapılan ‘Sınırlı’ ‘rahatlatıcı’ açıklamaların ağırlıklı yükünün BDP eş başkanlarına yönlendirilmiş olmasını da tecrübenin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor.
Geride bıraktığımız yıllarda dayatılan savaş sürecine olan sevimsiz ve gönülsüz alışkanlıklarımızı sevimli ve gönüllü barış sürecine evirmek üzere yakaladığımız rüzgârı karşılıklı jestlerle olgunlaştırmanın tam zamanı.