Olmaması konusunda da elbette ki bazı tedbirlerin uygulamaya konulmasını da destekliyoruz.
Yaşanabilir kent imajı açısından son derece önemli olduğunu düşündüğüm kaldırım ve cadde işgalleri konusunda yaptırım mercii de elbette ki belediyeler. Bu uygulamayı da en adaletli yapması gerekenler de elbette ki görevli zabıtalar. Maalesef bu konuda şikâyetler var. Her müdahil oldukları yerde mutlaka sıkıntılı bir durum çıkıyor ortaya.
Onlar esnafı suçlarken, esnaf ta onları suçluyor. Bugün gazetemizin 6’ıncı sayfasında yine Gevran caddesi esnafının zabıtaya suçlaması var ve adaletli davranmadıklarını iddia ediyorlar.
Yani çifte standart var diyorlar. Bir kısmı işgalci olmasına rağmen şikâyetlerinde haklılık payı da yok değil. Katılıyorum, kayırma var. Zaten esnafın şikâyetleriyle birlikte emsal göstermesi de bu nedenden dolayı.
Komşusuna veya aynı caddede bulunan esnafa dokunulmayınca, doğal olarak dokunulan esnaf feryat figan ediyor. Bu tür uygulamalar yapılırken görev adaletli olmadığında, eşit adalet dağılımına hile karıştığında doğal olarak ortaya sorunlu bir durum çıkıyor.
işte bu tür sorunların ve şikâyetlerin olmaması için, o adalet dediğimiz terazinin dengeli kullanılması gerekiyor. Ben kendi adıma şunu çok net söyleme gereği hissediyorum; kaldırım, cadde, bina aralarının işgalini benimsemiyor ve onaylamıyorum. Bu durumlara zemin yaratan kurumun belediyeler olduğunun altını da çiziyorum. Şimdi düzeltme yoluna gidiliyor, zaten bu yönde de bir karar var. Sonuna kadar da destekliyorum. Ancak, o terazinin adaletli kullanılıp kullanılmadığı konusunda tereddütlerimin olduğunu da söylemek durumundayım.
Özeti nedir biliyor musunuz?
Ya hep ya hiç!
**
Bu işler açık ve net bir şekilde herkesin gözünün önünde yapılırsa, kent kamuoyundan da destek alacaktır. Bazı esnaflar kayırılırken, bazıları mağdur ediliyorsa ki, böyle olmasa kimse çıkıp feryat figan etmez.
Bu meseleyle ilgili bir hikâyede anlatıp sonlandırayım.
Büfe işleten biri anlattı, hatta yaz da dedi. Ben biraz geciktirdim, yeri gelmişken paylaşayım.
Gecenin 04.00’ünde telefonu çalmış bu arkadaşın. Büfesinin önündeki taksici, ‘Abi çık gel, Yenişehir belediyesinden zabıtalar gelmiş, dükkânının önündeki buzdolabının kilitli zincirlerini makasla kırıp götürmek istiyorlar’ diyor.
O saatte ‘görev’ gaspa dönüşecek neredeyse. Gündüz yapamadığını gece kimsenin olmadığı bir saatte ‘kim vurdu’ya getiriyorlar. Taksici telefon etmese, büfeci sabah geldiğinde buzdolabını göremeyince ne yapacak?
Hırsızlık zannıyla polise başvuracak. Burada öyle olmamış, telefon görüşmesi sonucu durum hal olmuş, zabıtalar makaslı eylemi gerçekleştirmemiş. Ancak, o aralar buna benzer bir iki gece operasyonunun gerçekleştiğini öğrendim.
Yani görev ve görevin algısıyla ilgili bir durum var ortada. Gündüz bu işlemi yapma konusunda kendinizi muktedir görmüyorsanız, gece yarısı hırsızlara da yol gösteren bir yöntem kullanmak zorunda kalırsınız. Bu da son derece çağdışı bir yöntem olur.
O nedenle adaleti gündüz gözüyle uygulamak en doğrusudur.
Karanlıkta terazinin ayarını tutturamayabilirsiniz.