‘Köhne fikirler, paslanmış çivilere benzer. Söküp atmak çok güçtür’
Özlü sözünden konuya giriş yapalım, bakalım değişimde direnen, gerçeklere kör olan köhne kafa ve fikirler neler üretiyormuş.
Tuğrul Türkeş, Meclis Başkanlığı’na bir soru önergesi sunmuş.
Çok kişisel, çok özel ve etnik ayırımcılığı da son derece körükleyen bir soru önergesi.
*Bakanlığınızda görev yapan üst düzey bürokratlarınız arasında Diyarbakırlıların sayısı ne kadardır?
*Bakanlığınız bünyesinde ve bağlı kuruluşlarda akrabanız olan bürokrat veya bürokratlar bulunmakta mıdır?
*Bakanlığınızda görev yapan üst düzey bürokratların Doğu ve Güneydoğu kökenliler arasından seçilmesinin gerekçesi nedir?
*Görev yapacağınız personel seçiminde etnik ayrımcılık’ nitelendirilmesinde bulunulabilecek tercihlerde bulunmanız, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın‘etnik milliyetçiliğe karşıyız siyasetiyle ne kadar bağdaşmaktadır?”
Kürtler diyemiyor, Güneydoğu ve Diyarbakır’la işi götürüyor.
Soru önergesinin özeti şu; Kürtlerin bakanlık bünyesindeki görevlerde ne işleri var?
Niyet çok açık.
Babasının Oğlu’nun niyeti belli de, TBMM başkanı Cemil Çiçek’in etnik ayırımcılığa açık çek olan bu önergeyi işleme koyması ise yürüyen sürecin ruh haline hiç uymuyor.
Bakanın Türkeş’e ders verir nitelikte evrensel hukuk ve insan hakları sözleşmelerinin hatırlatıldığı bir cevabı var. Ancak, bu zihniyetlerin varlığının hala bu ülkenin üzerinde kâbus gibi dolaşmasının verdiği rahatsızlıktan dolayı bizimde bir cevabımız olsun istedim.
Barış, kardeşlik, huzur için, birlikte yaşam için ülkenin yüzde 90’ı uğraş verirken, babasının oğlu aklı sıra bu soru önergesiyle, bu ülkeye hala nasıl bir faydasının olduğunu bir türlü çözemediğimiz ‘Milliyetçiliklerine’ farklı bir anlam kazandırdığını sanıyor.
Kanla beslenen bir milliyetçilik anlayışı ile içlerine sindiremedikleri Kürtlerin bulundukları alanların da çok hesabında değiller. Kürtlerin şimdilik AK Parti iktidarı aracılığıyla yer aldıkları ülkenin yönetim kademelerinde, ortaklık düzeyinde varlıklarının önü daha da açıldığında, birlikte ve ortak yönetim biçimi oluştuğunda bu kafalar ne yapacak?
Milliyetçi Cephe Hükümetinin as oyuncularından MHP’nin koalisyon ortaklığı dönemini biliyoruz. Bakanlıkların çaycılarına kadar ‘Tosuncuklardan’ oluşuyordu. Derin devlet ve iktidar nimetlerinin pervasızca kullanılması sonucu bu tosuncukların bir kısmı şimdi karşımıza ‘iş adamı, ‘Siyasetçi’, ‘Akademisyen’ olarak çıktılar, TV ekranlarında ‘kafatası ölçümü’ yapıyorlar.
Çivi paslanmış, yapılacak bir şey yok.
Bence bulunduğu yerde paslanmaya bırakalım.
Türkiye halkları için sürece uygun paslanmamış, sağlam çivilere ihtiyaç var. 7’sinde yaş iken eğilmemişlerin 70’inde halkın huzuru için esneme şansı hiç yok.
* * *
Dün şehitlikte Shell lojmanları olarak bildiğimiz bölgede oturanlar aradı. 15 günden bu yana iletişimleri yokmuş. Telefon kabloları hırsızların marifetine kurban gittiği için ne telefon ne internet yok bölgede. Bu işin sorumlu kurumu da 15 gündür sorunu çözmemiş. Çağ atlamakla övündüğümüz bir dönemde vatandaşın iletişim özgürlüğünün iki kez gaspı söz konusu.
Dikkat çekmekte yarar var.
Bir taraftan çalarak sorun yaratanlar, diğer taraftan sorunu çözmeyenler hak gaspının tarafı durumunda değil mi?