islam dinini iliklerine kadar yaşadığını söyleyen tek ülkeyiz .
Ama yaşadığımız dine ne kadar hâkimiz? , dinin tüm gerektirdiklerini yerine getiriyor muyuz? Gerçekten Müslümanlık bilincinde miyiz, yoksa Müslümancılık mı oynuyoruz?
Bu hafta sizlerle ülkemizin de benimsediği islam dininin hayvanlara ve hayvan haklarına bakışı konusunda yazmak istedim.
Biliyorsunuz ki ülkemiz hayvan hakları konusunda sıfırın altında eksilerde. Son birkaç gün içinde belediyeler tarafından uygulanan Hayvan katliamlarından tecavüzlere, işkencelerden gaz odalarında bekletilmelerine, satışından taksitlendirilmesine kadar ne kadar kötülük varsa hayvanlarımızın üzerinde uygulamaktayız.
Hayvanların dövüştürülmesi, kulaklarının-kuyruklarının kesilmesi, sokaklarda açlığa mahkûm bırakılması, ötekileştirilmesi, hamile hayvanların bile zehirli iğnelerle katledilmesi en başta iSLAM dinine yapılan büyük bir saygısızlıktır.
Bu konuyla ilgili size kısa örneklerle islam dinini konuşalım. Örneklerle birlikte sizlere kaynakları da parantez içinde bildiriyorum lütfen takip edin.
‘’ Hayvanlara iyi davranmanın, cennete girmeye sebep olacağını bildiren Peygamberimiz sahabîlere şu olayı nakleder: 'Yolda gitmekte olan birisinin susuzluğu artar. Hemen bir kuyuya inip suyundan içer. Kuyudan çıkınca susuzluktan dilini çıkarıp soluyan ve rutubetli toprak yalayan bir köpekle karşılaşır. Adam kendi kendine: 'bu hayvan da benim gibi susamış' deyip kuyuya tekrar iner. Ayakkabısına su doldurur ve ağzıyla tutarak yukarıya çıkar, köpeği sular. işte Allah bu kulunu övmüş ve günahlarını bağışlamıştır'. Bunun üzerine sahabîler: 'Hayvanları sulamakla bize de sevap var mıdır?' diye sordular. Resulullah (s.a.v.): 'Yaşamakta olan her canlıyı sulamakta sevap vardır' buyurmuştur.(Tecrit, c. vii, s. 223)’’
‘’ Hayvanlara kötü davranmanın insanı cehenneme götüreceğini bildiren Hz. Peygamber (s.a.v.): 'bir kadın, bağlayıp yemek vermediği ve yer haşerelerinin yemesi için serbest bırakmadığı kedi yüzünden cehenneme girdi' buyurmuştur.
islam dini, insana işkence yapmayı yasakladığı gibi hayvanlara da eziyet etmeyi ve işkence yapmayı yasaklamıştır. Sevgili Peygamberimiz, 'Cenab-ı Hakkın haksız olarak bir serçeyi öldürenden kıyamet gününde hesap soracağını', (Ebu Davud, 2/11) bildirmiş; 'kuşların yuvalarının bozulmamasını, yumurta ve yavrularının alınmamasını' emretmiştir. (Buhari. Edebü'l-Müfred, 139)’’
* Hz. Muhammed (s.a.v.)'den aldıkları bu öğütle hareket eden Müslümanlar bütün canlılara merhamet ve hoşgörü ile bakmışlardır. Bu merhamet, sevgi ve hoşgörü medeniyetinden hayvanlar da nasibini almışlardır.’’
‘’* Ömer b. Abdulaziz, hilafeti döneminde Valilerine gönderdiği mektuplardan birinde, atların boş yere koşturulup eziyet edilmemesini, bu şekildeki tatbikata kesinlikle mani olunmasını, atlara ağır gemlerin takılmamasını ve altında demir bulunan yularla eziyet verilmemesini istemiştir. Ömer b. Abdulaziz'in bu talimatı, hayvan haklarını koruma altına alınması bakımından son derece önemli tarihi bir örnektir.
* Dünyanın göz bebeği, halkın şairi Yunus Emre'nin 'yaratılanı sev, Yaratan'dan ötürü' şeklindeki sözü, üstatlarımızın kendi çevrelerine ve bu çevrede yaşayan her türlü canlıya karşı takındıkları tutumu özlü olarak dile getirmektedir.
Allah'ın yarattığı her şey güzeldir ve O'nun engin sevgisiyle yaratılmıştır. Bu gerçek Kur'an-ı Kerim'de şu şekilde ifadesini bulmuştur: 'O ki yarattığı her şeyi güzel yaratmıştır'.( Secde: 7) 'Hayvanları da O yaratmıştır'.( Nahl: 5)
Yüce dinimiz islam, kainatta her şeyin bir denge ile yaratıldığını bildirir. Kainattaki tüm varlıklarda görülen denge Allah'ın varlığının birer işareti ve belgesidir. Kainattaki ekolojik dengeyi sağlayan en önemli unsurlarından birisi de hayvanlardır. Kur'an-ı Kerim ekolojik sistemin önemli üyeleri olan hayvanları, 'ümmet' olarak isimlendirmektedir. En'am Süresi'nin 38. Ayetinde; 'Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi ümmettir. Biz o kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler' buyrulmaktadır. Bu Ayeti Kerimede, yeryüzündeki bütün canlıların insanlar gibi birer tür oldukları, tek hücrelilerden, omurgalılara, sürüngenlerden, ayaklarıyla yürüyenlere ve kanatlarıyla uçanlara kadar bütün canlıların müstakil birer varlık oldukları bildirilmektedir.
Her canlı-cansız kendi lisanlarıyla
Canlı cansız yaratılmışların tamamı kendi lisanı halleriyle Allah'ı tesbih etmektedir. Cum'a Suresinin birinci Ayet-i Kerimesinde şöyle denilmektedir: 'Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan her şey (herkes) O'nu tesbih eder. Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sahibi, eksiklikten münezzeh, aziz ve hakim olan Allah'ı tesbih eder.' Yaratılmışların en şereflisi ve en üstünü olan insandan beklenen de, Allah'ı tesbih eden her varlığa şefkat ve merhametle muamele etmektir.
MERHAMET
‘’Resulullah(s.a.v.) sadece insanlara değil, bütün canlılara karşı merhametli olunmasını istemiştir. Bir hadis-i şerifte: 'Merhametli olanlara Rahman olan Allah merhamet eder. Yerde olanlara da merhametli olun ki, gökte olanlar (melekler) de size rahmet merhamet etsin'. (Tirmizi, Birr, s. 16) Hadiste geçen 'yerde olanlara' ifadesinin içine her çeşit canlı girmektedir.’’
Söyler misiniz değerli okurlarım? Müslüman mıyız? Müslümancılık mı oynuyoruz?
‘’ONLARA BiR KAP MAMA BiR KAP SU KOYMAYI UNUTMAYIN’’