Çözüm yâda barış süreci hangi hallerde engele takılır, nasıl engellenir, kim/kimler engeller, yürür mü-yürümez mi gibi bir paranoya haliyle yüklü vaziyetteyiz.
Sürekli ‘aman ha’ vaziyetleriyle içimize de ‘korku’ salan bu süreç, başlamadan önceki durumdan daha fazla tedirgin ediyor bizi. Engelleme hallerinin söz konusu olduğunun bilincindeyiz. Engel olmak üzere gösterilen çabaların farkındayız. Ancak, en ufak bir çıtırtı sesinin ‘süreci engelleme’ çabası olarak değerlendirilerek toplumun içine korkuların salınmış olmasını çok Profesyonelce bir durum, profesyonelce yürütülen bir süreç olarak görmüyorum.
Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet durumları ‘Bal’ gibi ortadayken, bunlar üzerinde tartışmalar, sorgulamalar yapılması gerekirken, ‘Aman ha’ halleri hâkim kılındı. Hırsızlık, rüşvet operasyonunu, Barış-çözüm sürecini engellemeye yönelik operasyon gibi değerlendirenler oldu. Kürt siyasetçiler de bunu öncelikli gündem maddesi yaptılar. Özellikle de ‘Fırsatçı Kürt işadamı’ profili var ki, içimize ne korkular saldılar!
‘Aman ha’ ‘cızzz’ halleri.
HÜDA-PAR’ın Lice’deki meselesi de aynı durum.
Yine korku dağları var önümüzde.
‘Barış süreci seçime kurban edilmesin’ deniliyor.
Korkularımız ikiye katlanıyor.
‘Savaşta ve barışta korku’
Ne bu?
Yeni bir filmin adı mı?
Bu toplumsal bir test mi?
Ya da korkularımızı yavaş yavaş aşmamız veya alışkanlıklarımızı devam ettirmemiz için bir yöntem mi?
Sanırım her toplumsal gelişme yeni bir korkunun işareti olarak bulunduğumuz alanının gökyüzünde şimşek çakması yapacak. Bütün anlaşmalara, karşılıklı söz vermelere rağmen, tepede bu işi yürütenler/Yürütmek isteyenlerde de tedirginlik var gibi mi düşünmek gerekiyor acaba?
Hala ortada bir samimiyet testi mi var?
Bunların hiç biri yok ise, toplumu tedirgin etmeye gerek var mı?
Devlet, ciddi bir güç.
PKK Orta Doğu’da ciddi bir güç.
iki güç, halkların yararına verdikleri bir kararı boşa çıkarmaya çalışanları her zaman deşifre edebilir, ancak doğru kodlar üzerinden. O zaman da toplumdaki korku duvarları oluşmaz, süreç daha sağlıklı yol alır.