Ortadoğu bataklığı, halkları giderek daha fazla içine çekiyor.
Türkiye’nin, özellikle son 5-6 yıllık yanlış dış politikasından kaynaklı duruşunu bataklığa doğru bilerek yâda bilmeyerek bir yol yürüyüşü olarak değerlendirmek mümkün mü değil mi, bilemiyorum. Ancak, bunun bir ‘tercih’ gibi durduğunu görmek ve üzerinde konuşmak mümkün.
Ortadoğu’daki ‘sabun köpüğü’ politikalar nedeniyle, kimin kimi ne zaman, nasıl satacağı hiç belli olmaz. Bunlar hesaba katılmadan Büyük Ortadoğu Projesi hayali ile başlatılan yol yürüyüşündeki aksamalar büyük emperyal devletlerin çok da umurunda değil. Ancak, Türkiye gibi bir yüzü Ortadoğu’ya, diğer yüzü Avrupa’ya bakan demokrasi ile ilgili sorunlarını çözememiş ülkelerin umurunda olmak zorundadır bu aksamalar.
Ortadoğu’da her yol, yılların kısır döngüsü Filistin sorununa çıkar. Filistin dışında pazarlık konusu olan her şey, her durum, Filistin üzerine yapılan pazarlıklar neticesinde sonuca bağlanır. Bunun sonucunda karlı çıkan israil ve dünyadaki lobileri olur. 50 yıldır durum budur.
Gazze’de tanık olduğumuz katliamlar kabul edilebilir bir durum değil, ancak ebedi bir sonlanma olmamakla birlikte, yakın zamanda sonlanacağı muhakkak. Sonlanırken, israil mevcut durumunu bir kat daha güçlendirmiş olacak, büyük ihtimal Suriye’deki kaosa da şimdilik kaydıyla son verilecek, Irak’ın bundan sonraki durumunun nasıl olacağına karar verilecek.
Bu çerçevede;
Kürtlerin Irak’taki bağımsızlık ‘rüyası’ ve Rojava’daki ‘Devrim’ heyecanı ile ilgili nasıl bir durum çıkar ortaya?
‘işte asıl mesele de bu’
Filistin yönetimi de dâhil olmak üzere Arap ülkelerinin tamamı Kürtlerin Ortadoğu’da bağımsızlık ilanından yana değiller. israil’in ‘Bağımsızlık ilanına destek’ söylemini de bu çerçevede değerlendirecek olursak, bu kez israil-Filistin pazarlığının görünmeyen ana gündeminin Kürtlerin bağımsızlık ilanına darbe niteliği taşıyacağını gözden kaçırmamak gerekiyor.
iran, Irak yönetimi ile Filistin’deki duruma paralel olarak görüşmelere başladı. Suriye yönetiminden bir yetkili, Rojava’daki kanton ilanının kabul edilemez olduğunu, rejimin dışında ‘kaçak bir devrim’ olduğuna işaret etti ve rejim tarafından kontrol altına alınacağını açık bir dille ifade etti.
Devrim mi, kazanım mı?
YPG, PYD, PKK’nin, Rojava’daki 2 yıllık fiili durumu ‘Devrim’ olarak nitelendirerek lanse etmesi, Arap ülkelerinin yanı sıra, Türkiye’yi, Ortadoğu’da hesapları olan emperyal devletleri ciddi bir şekilde rahatsız etti.
Ortadoğu’nun mevcut durumunu değerlendirdiğimizde; Devrim, doğası gereği bağımsız olmaya işaret ettiği gibi, tek başına kalmaya da tekabül eden bir duruma da işaret ediyor. Rojava’daki durumu Devrimden çok, mevcut koşullar gereği ‘Devrim sürecinin kazanımı’ olarak değerlendirmek daha mantıklı olur. Çünkü süreç henüz tamamlanmış değil. Kanton ilan edilmiş olabilir, kantonlar kendi içinde kararlar alıp, uygulayabilir. Ancak, Rojava’daki durum kendi içinde kesintisiz bir devrimi müjdelemiyor. Ortadoğu bataklığı şu an dengelere işaret ediyor.
*Düşüncelerimin ötesinde kaygılarımdan kaynaklı bir yazı oldu. Önceden kurguladığım bir yazı değil. Mevcudu düşünüp değerlendirdikçe ortaya çıkan bir yazı.