Kasım aşkı da bitti sonunda. Aralığa günler kala soğuk kış demleri geldi çattı.
Yağmur, kar, boran, fırtına derken ülkenin dört bir yanını saran kasvetli bir soğuk.
Kış aylarının midemize kıramplar soktuğu, bedenimizden her gün binlerce parça et kopardığı o devasa soğuk günler geldi…
Şimdi bu yazıyı kim bilir kaçınız şömine başında şarap içerken okuyorsunuz,
Kaçınız soba başında kestane pişirerek,
Kaçınız doğal gazlı kombili evinizde yeni aldığınız koltuk takımlarında otururken okuyorsunuz.
Her yıl olduğu gibi binlerce insan, hayvan, canlı sokaklarda perişan halde çırpınıyorlar.
Kimi ayakkabısız çocuklar, yağmuru mont edinmiş kadınlar, ellerinde yağmurun ıslattığı somun ekmeği ile sokaklarda dolaşan, sigara dumanından bıyıkları sararmış amcalar.
Bir lokma ekmek vermediğiniz için kapı kapı dolaşan onlarca köpek, kedi ve daha nice hayvan..
Biz bunlardan ne istiyoruz Allah aşkına?
Nedir alıp veremediğimiz..
Unutmayın, onlar sizin sokakta ölüme, açlığa, susuzluğa, soğuğa terk ettiğiniz vicdanlarınız..
Allah sizin yüreğinize hiç mi merhamet vermemiş?
Onlar sokaklarda aç perişan soğuk buzlu havalarda dolanırken biz gece sıcacık yataklarımızda kafamızı yastıklara rahat koyabiliyor muyuz? Vicdanımız gerçekten kabul ediyor mu bunu?
Sizden sadece 2 dakika empati yapmanızı istiyorum. Kendinizi sokakta aç ve susuz bir garibanın yerine koyun.
Kapı kapı geziyorsunuz, çöp konteynırlarından bir lokma ekmek arıyorsunuz ama bulamıyorsunuz.
Marketten elinizde poşetlerle eve dönerken kapınızın önünde çöp konteynırının bom boş poşetlerini içinde bin bir ümitle karıştıran bir köpek görüp, evin kapısına besmele ile girerek sıcacık odanızda ev telaşına girip hayvanı unuttuğunuz o an iNSANLIĞINIZ BiTMiŞTiR…
Lanet olsun…
Açlığın, susuzluğun, soğuğun ne olduğunu bildiğiniz halde aç susuz olan soğuktan üşüyen bedenlere yardım etmeyen siz ViCDAN YOKSUNLARINA yazıklar olsun.