incelemem esnasında Evliyâ Çelebi’nin yaşam hikâyesini ve Seyahatnâmesi’nde yer alan Ergani ile ilgili kısmı okuyucularımla paylaşmanın yararlı olacağı aklıma geldi ve bu yazıyı kaleme aldım.
Evliyâ Çelebi, 25 Mart 1611'de istanbul’da doğmuştur. Tam adı Evliyâ Çelebi Bin Derviş Mehmed Zillî'dir. Çok iyi bir öğrenim görmüştür. Önce mahalle mektebine, daha sonra Şeyhülislam Hamit Efendi Medresesi'ne gidip burada yedi yıl okuduktan sonra saraya özgü bir okul olan Enderun’a devam etmiştir. Okul öğreniminin dışında özel hocalardan Kur’an, Arapça, güzel yazı, musiki, beden eğitimi ve yabancı dil dersleri almıştır. Öğrenimini bitirdikten sonra Saray’da görev almış ve yaptığı işlerle Padişah ve devlet ileri gelenlerinin beğenisini kazanmıştır. Ama o farklı bir mizaca sahip olduğu için yeni yerler görmek, yeni insanlar tanımak istiyordu. Bu yüzden Saray’da fazla kalmayıp gezgin olmuştur.
Evliyâ Çelebi, gerçek bir gezgindir. Kırk yılı aşkın süreyle Osmanlı topraklarını gezmiş ve gördüklerini Seyahatnâme adlı eserinde toplamıştır. Kendisinin anlattığına göre bir rüya üzerine gezilerine başlamıştır. Gördüğü rüya şöyledir: istanbul'da Yemiş iskelesi civarında Ahi Çelebi Camii'ndedir. Camii’de muazzam bir cemaat vardır. Orada, islâm peygamberi Muhammed'i baş tarafta görür. Dört sadık halifesi ve diğer ashabı da hep yanındadır. Muhammed'in yanına gidip ondan şefaat dilemeyi arzular, ama bir türlü cesaret edip de gidemez buna. En sonunda bir cesaretle gider ve “Şefaat ya Resulallah” diyeceğine, “Seyahat ya Resulallah” der. Böylece, 50 yılı aşkın çeşitli tehlike, sıkıntı ve hadiseler geçirmesine rağmen seyahatlerine başlar: Orta Avrupa, Balkanlar, Anadolu, Kafkasya, Kırım, Arabistan ve Mısır'ı dolaşır. 1682 yılında seyahatte bulunduğu sırada Mısır’da vefat eder.
Evliyâ Çelebi'nin bugün bile önemini yitirmeyen Seyahatnâme (سياØت نامه) adlı eseri işte bu gezilerin ürünüdür. Eser, 17. yüzyılda yazılmıştır. 10 ciltten oluşmaktadır. Evliyâ Çelebi, gezileri sırasında çok ilginç yerler görür, yeni insanlarla tanışır. Birçok olayla karşılaşır. Karşılaştığı ilginç olayları okuyucuya biraz abartılı anlatarak kitabına birazcık renk katar. Kendi üslûbu ile yalın, duru ve zaman zaman da fantastik bir anlatımla halkın anlayacağı şekilde yazar ve bu şekilde çok önemli bilgilerin günümüze ulaşmasına vesile olur.
Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nde Ergani'yi de anlatmaktadır. Anlatılanları olduğu gibi aktarıyorum:
“Molla Efendi Koyu menzili: Harput nahiyelerinden yüz haneli, bir camili, mamur ve zeamet Müslüman köyüdür. Molla Efendi hazretleri, camii yanında gömülüdür. Bakımlı ve bereketli zeamet köydür.
Bu mahalde paşa ağaları Harput köylerine, Başhan, Ortahan, Şerbetin, Eğil ve Ergani, Çermik ve Hani ve Palu köylerine dağılıp yafta ile konaklar verildi. Paşa efendimiz bu Molla Köyü’nde on gün konaklamaya karar verdi. Diğer köylerden zahireler gelirdi. Bu sırada paşa efendimizin fermanlarıyla,
Ergani beyine ve Eğil beyine gittiğimiz mahalleri bildirir
Evvelâ, Habuşi Köyü menzili: Diyarbakır Eyaleti'nde Harput Sancağı toprağında ve Harput gölü kenarında 300 haneli, bağlı ve bahçeli Ermeni köyüdür ve zeamettir. Buradan,
Sarıkamış Köyü: Diyarbakır toprağında (—) sancağı sınırında Kürt ve Ermeni köyüdür, bağlı ve bahçeli mamur zeamettir. Buradan yine doğu tarafa bir günde gidip büyük nehir Murat'ı atların isteği üzere geçip,
Palu Kalesi menzili özellikleri: (—) tarihinde Sivas'tan Murtaza Paşa buyruğuyla Divriği Kalesi'ne, Eğin Kalesi’ne, Arapkir Kalesi'ne, Harput Kalesi'ne, Pertek Kalesi'ne, Sağman Kalesi'ne, Çemişgezek Kalesi'ne, Mağazbir Kalesi'ne, Çapakçur Kalesi'ne, Genc Kalesi'ne, Atak Kalesi'ne, Cıska Kalesi'ne, Kulp Kalesi'ne, Tercil Kalesi'ne, Mehrani Kalesi'ne, Muş Şehri'ne gidilmiş, sonra dönüşte Palu Kalesi'ne uğrayıp bütün özellikleri ayrıntılı olarak yazılmıştı. Ama şimdi paşa efendimizin dostluk mektuplarını Palu Beyi Murtaza Bey'e verdik. Paşa efendimize 150 deve yükü zahire gönderdi. Kendileri de paşayı karşılamaya çıkıp hakire 300 guruş, bir at ve bir zerdeva kürk bağışladı.
Bu Palu Kalesi Murat Nehri kenarında göklere doğru baş çekmiş kaya üzere olduğundan yine Murat Nehri’ni kolaylıkla geçtik. Nice atların yularlarına Murat Nehri çıkmıştı, zira büyük nehirdir. Buradan kuzey yönüne,
Demirkapı Köyü menzili: Diyarbakır toprağında (—) sancağı sınırında Kürt ve Ermeni köyüdür ve zeamettir. Bu mahalde Diyarbakır'ın reyhan bostanlığına uğrayan Şat Nehri'nin ilk başının bir bölüğü de bu Demirkapı yakınında Çınarlıdere adlı yerden derilip Diyarbakır'a gider. Eski zamanda bu Demirkapı yerinde Âdil Enûşirvân bir demir kapı yaptırdığından Demirkapı derler. Daha önce bu yerlere defalarca geçip hâlâ yine kâh kuzeye ve güneye serseri gezdik. Oradan,
Tirhi Köyü menzili: Diyarbakır hükmünde ve (—) sancağı sınırında bütün halkı Kürtlerdir, camii var zeamettir ve Şat kenarıdır. Buradan,
Birdinic Köyü Köprüsü menzili: Şat Nehri üzerinde acayip yapı ve garip eser bir göz köprüdür ki görmeye değer. Gerçi bu yerde Şat büyük değildir ama bu büyük köprünün yapısı gayet sanatlıdır. Birdinic Köyü’nde Ermeni ve Kürtler yerleşiktir. Bağlı ve bahçeli bakımlı bir köydür. Buradan Şat Nehri’ni geçip (—) yönüne saatte,
Eğil Kalesi, yani Debil Şehri'nin özellikleri: Evvelâ yapıcısı (—) ve isimlendirilmesinin sebebi,
.................... (1 satır boş) .....................
Ve fatihi, ilk defa kayserler elinden (—) (—) (—) fethetmiştir. Daha sonra (—) tarihinde Çıldır fatihi Yavuz Sultan Selim Şah vezirlerinden Bıyıklı Mehmed Paşa ile Molla idris oranın hâkimi Ulu Kacar Han elinden fethedip Diyarbakır altında hâlâ yine sancakbeyi hükmündedir. Beyinin hâssı padişah tarafından 2.000 akçedir. Kalesinin zemini Şat kenarında bir yalçın taş üzerinde dörtgen şekilli Şeddâdî sağlam yapılı bir kaledir. 2.000 toprak örtülü bağlı ve bahçeli altlı ve üstlü kârgir yapı güzel hanelerdir ki tamamı yalçın kayalar üzerine kondurulmuş havadar evlerdir.
Bunlardan, hâkimi Kacar Bey oğlu Abdülmü'min Bey'in hanesi mamurdur, gayet yaşlı ve gün görmüş beydir. Sancağında toplam (—) adet zeamettir ve (—) adet timardır. Tamamı (—) adet silahlı asker olup beyiyle sefer eşerler.
Alaybeyi ve çeribaşısı vardır ama beyi Osmanlı beyi gibi azil ve nasb [atama ve görevden alma] kabul etmez. Yavuz Sultan Selim kanunu üzere hükümettir. Beyi ölse sancağı oğluna verilir, Zira hükümettir. Padişah tarafından bunların emirleri elkâbında "Cenâb" diye yazılır. Zirâ ‘maktû’u’l-kalem ve mefrûzu’l-kıdem’ [her türlü vergiden muaf] hükümettir.
Diyarbakır Eyaleti'nde beş hükümettir ki muebbedlerdir. Evvelâ Cezîre Hükümeti, Genc Hükümeti, Palu Hükümeti, Hazzo Hükümeti ve Eğil Hükümeti’dir.
Eğer bu hâkimler çocuksuz ölürlerse hükümetleri başkalarına verilir. (—) (—) (—) (—) Bu Eğil Şehri'ni gezip dolaştıktan sonra Şatt-ı Arab'ı atlarımız ile karşıya geçip,
Hani Kasabası’nın anlatılması: Yine Diyarbakır toprağında (—) sancağı hükmünde Şat Nehri kıyısında bağlı ve bahçeli mamur ve şenlikli kat kat güzel haneli hoş bir kasabadır.
.................... (5 satır boş) .....................
Buradan yine batı tarafında bağlar içinden 9 saatte,
Argını [Ergani] Kalesi yani Dâr-ı Gâni Şehri'nin özellikleri
Bu kaleye Birdinic Köprüsü ve Demirkapı dokuz-on saat yerdir. Bu kaleyi ilk defa Abbasîoğullan'ndan Sultan Evhadullahzâde Ergani Sultan yapmıştır. (—) isimlendirilmesinin sebebi, Ergani'den bozma Argını derler. Nice melikler eline girmiştir. Sonunda 921 [1515] tarihinde Kürt Molla idris'in yardımıyla Bıyıklı Mehmed Paşa'ya halkı itaat edip kalenin anahtarlarını teslim ettiler.
Sonra Süleyman Han yazımı üzere Diyarbakır Eyaleti’nde sancakbeyi tahtıdır. Padişah tarafından beyinin hâssı 2.005 akçedir, 10 zeamettir ve 123 timardır. Çeribaşı ve alaybeyisi vardır. Kanun üzere cebelüleri ile toplam 2.000 asker olup beyinin sancağı altında sefer eşerler ve 150 akçe şerif kadılıktır. Tamamı (—) adet nahiye köyleridir. Kale dizdarı, kale neferatları, sipah kethudayeri, yeniçeri serdarı, (—) (—) muhtesibi ve şehir subaşısı vardır. Şeyhulislâmı (müftüsü) ve nakibüleşrâfı Diyarbakır'dadır.
Kalesinin zemini Şatt-ı Arap kenarında (—) (—) mahalde (—) şeklinde kesme taşla yapılmış süslü bir kaledir ve (—) adet kapısı vardır. (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—) (—)
Cebehanesi, topları ve neferatları beyinin tarafındandır. iç il olup sınır boyunda olmadığından bütün mühimmâtları Osmanoğlu tarafından değildir. Bu kalenin fırdolayı büyüklüğü (—) adımdır. Kale içinde toplam 2.000 güzel evler vardır. Bütün yüzeyleri temiz toprak ile sıvanmıştır. Bağ ve bahçeleri mamurdur ki Ergani üzümü ve şarabı gayet meşhurdur. Şat Nehri'nin bir başı bu kale eteğindeki Taht-ı Mâşad Dağları’ndan çıkıp Kara Âmid altında geçer.
.....................(5 satir boş).....................
Bu Ergani'den doğu tarafa bir menzilde Sazlık yoluyla Çermik Kalesi, Abdiher Kasabası, Siverek Sancağı Kalesi, Ruhbe Kalesi, Sinn-i Rûhâ Kalesi, Karakayık Kasabası, Gerger ve
Çüngüş Şehri, Sofraz Kalesi, Sur Kasabası’na, Kahta Kasabası, Hısn-ı Mansûr Kalesi, Sadırbaz Kalesi yani Besne ve Maraş Kalesi'ne varıncaya kadar toplam 14 kale, kasaba, köy ve mamur şehirler ile onların özellikleri tamamen 1059 [1649] tarihinde daha önce yazılmıştır.
Ama şimdi bu seyahatimizde Melek Paşa ile bu taraflara gitmeyip yine doğu tarafına yöneldiğimizde Ergani beyi (—) Bey'e paşa efendimizin mektuplarını verdik. O da paşaya 200 deve, beş at, beş şeyhanî kılıç ve bir katar kızıl katır hediye verip hakire de bir at, 50 guruş ve bir Ma'arrâvî ateş gibi kılıç verdi. Paşayı karşılamaya Ergani beyi ve 3.000 Ergani askeriyle yola çıktık. Kuzey tarafa doğru (—) saatte,
Başhan menzili: Diyarbakır toprağında güzel bir handır. Ergani beyi paşaya hediyeleriyle vardığında bir samur kürk giyip paşanın dairesinde kondu. Günden güne paşanın askeri çoğaldığından ipşir Paşa korkusundan kurtuldu. Ertesi gün paşa efendimiz, mektuplarıyla Diyarbakır Valisi Firarî Mustafa Paşa zimmetinde olan 37 kese borç verdiği malının geri alınması için bu hakiri Diyarbakır'a gönderdi.
Başhan'dan Diyarbakır'a gittiğimiz menzilleri bildirir
Önce bu yerde paşa efendimizle vedalaşıp paşa doğu tarafına, Tercil ve Mefârikin sancaklarına doğru yöneldi. Bahar günleri yakın olduğundan yeşillikler üzerine çadır ve ağırlıklarla konaklamak gerekince Diyarbakır'da kalan otakları, çerge ve çadırları almamızı buyurdu. Hayır duasıyla elini öpüp onlar Tercil tarafına, hakir Diyarbakır'a yola çıktık.”
Kaynak:
Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi: Bağdad - Basra - Bitlis - Diyarbakır Isfahan - Malatya - Mardin - Musul Tebriz - Van, 4. Kitap, 1. Cilt, Hazırlayanlar: Seyit Ali Kahraman - Yücel Dağlı, YKY Yayınları, istanbul, Mayıs 2010. s. 25-29.
Not:
Boş satırlar ve parantez içinde çizgili (—) olan yerler kaynak aldığım eserde aynen yer almaktadır.