(Tarihle ilgili Okuduğum Kitaplar 2)
(Devam)
3. Tarih Üzerine
Alman düşünür Friedrich Nietzsche, Tarih Üzerine(*) kitabında tarihi felsefi açıdan sorgulayarak bilgi, tarih ve değerler alanına eleştiriler yöneltir. Tarihin, büyük yaratmaların, uygarlığın özünü kuran geliştirici ilkelerin, insanı aşamalı olarak başarının en yüksek doruğuna ulaştıran girişimlerin, kendi varlığında evrenin yaratıcı özünü dile getiren “üstüninsan”ın bilimi olduğunu ileri sürer. Kitap, tarihin yaşam için yararı ve zararı üzerine Nietzsche’nin “çağa aykırı düşünceler”inden bir seçki. Ayrıntıları ilişkilendirmesindeki dehasıyla çoğu tarihçiyi; müşterilerini aldatan, defolu mal satan satıcılara benzetiyor. Nasıl bir tarih, ya da tarihe gereksinimiz var mı sorusuna verdiği yanıt ise yerinde güzel bir yanıt:
“Elbette tarihe gereksinimiz var, ama bizim tarihe olan gereksinmemiz, bilgi bahçesinde başıboş dolaşan kendini beğenmiş sorumsuzların gereksinmelerinden başka türlü bir gereksinmedir, isterse onlar seçkin kimseler olsunlar ve bizim o katı ve tatsız gereksinmelerimize ve zorunluluklarımıza yukarıdan baksınlar. Başka türlü söylersek, bizim, yaşama ve eylem için tarihe gereksinmemiz var, yaşama ve eylemden rahatça yüz çevirmek için değil, hele bencil yaşamaların, alçakça davranışların ve kötü yapıp etmelerin ayıbını örtmek için hiç değil. Tarih ancak yaşama hizmet ettiği ölçüde, biz de ona hizmet etmek isteriz; ama tarihle uğraşmanın da, yaşamı tüketen ve soysuzlaştıran bir tarihe değer vermenin de bir sınırı (ölçüsü) vardır; işte zamanımızın dikkat çekici görüntü ve belirtilerinde kendisini ortaya koyan bir olguyu şimdi burada göstermek, ne denli acı olursa olsun, zorunludur.” (s.58)
Tarih ve felsefeye ilgi duyanlar, Nietzsche’nin “aykırı” düşüncelerini merak edenler Tarih Üzerine kitabını okumalı derim.
4. Tarih Nasıl Yazılır?
Bir önceki yazımda tanıtmaya çalıştığım Tarih Nasıl Yazılır? kitabıyla şimdi anlatacağım Paul Veyne’nin kaleme aldığı Tarih Nasıl Yazılır?(**) kitabı tamamen farklı kitaplar. isim benzerliklerinin dışında ortak bir yanları yok.
Paul Veyne, Tarih Nasıl Yazılır? adlı kitabında tarihe tepeden bakarak eleştirisel bir yaklaşımla tarihi, tarihyazımını, tarih bilimini(?) sorgulamış. ilginç, tarih konusunda yazdıkları kulağa kar suyu kaçıran cinsten. Potansiyel bir ağırlığı, entelektüel bir havası var. Akademik olmanın ötesinde, sanki biraz da polemik için kaleme alınmış: Anlatım ve üslûp olarak Annales okulu yanlılarıyla, Marksist düşünürlerle ve tabi başkalarıyla bir hesaplaşma içinde gibi. Akademik çevreden olmayanlara, konulara yabancı olanlara ağır gelebilir. Okunması ve anlaşılması benim için zor oldu mesela. Tire, iki nokta üst üste, noktalı virgül gibi imla işaretlerin çokça kullanılması, parantez içi açıklamalara fazlaca yer vermesi, yabancı kökenli ve anlamını bilmediğim türetilmiş sözcük ve kavramların fazla oluşu, karışık çok uzun cümlelerle yapılan anlatımlar okumayı zorlaştırıyor. Kitabı bitirdiğimde okuduklarımın ancak üçte ikisini anladım: Böyle olsa bile tarih hakkında çok şey öğrendim diyebilirim.
Veyne’ye göre doğa yasaları gibi “evrensel ve zorunlu” kabul edilmiş tarih yasaları yoktur. Her tarihi olay kendi meşrebinde gelişir. Tarih belgelerden edinilen bilgi olsa bile, belgelerinhiçbiri olayların kendisi değildir (s.19). Tarih bilim de değildir, “olanı” anlatmaktır; izler üzerinden giden bilgidir. Bilgi birikimidir. Büyük harfli bir Tarih yoktur. Geçmişe dair her şeyi istediğimiz şekilde yazılabiliriz, yeter ki yazalım. “Olmuş olan her şey, ilke olarak, tarihin alanına girer.” (s.330) Tarih yazımında bilgi birikimi ve konuya vakıf olmakta çok önemli, ama bu iş genelde teamüllerden oluşmuştur. “Mektep”lerde bu işi yapan ve öğretenlerde bu genellemeden muaf değildir. Tarih, yaşanmış olanın, olanların aktarımıdır, daha doğrusu bunları anlamaktır: Tarihçi “olmuş olanla” uğraşmalıdır. “Tarihsel bilgi açısından, bir olayın olmuş olması, onun bilinmeye değer olması için yeterlidir” (s.34)
Tarihe böyle bakınca, Veyne bilinen şablonların dışına çıkar; “tarih olayların anlatısıdır”, betimlemedir, romandır, der (s.18). Sonrasında ise, “Tarih sanat eseridir, çünkü nesnel olmakla beraber yöntemi de yoktur ve bilimsel değildir” tespitinde bulunur (s.300) ve anlatılanların “gerçek olaylar” olması gerektiğini vurgular. Burada unutulmaması gerekenin, herkesin anlatısı kendine göre olduğu için tarih “sakatlanmış bilgidir”. “Tarihsel bilgi, sakatlanmış belgelerin oluşturduğu kalıba göre kesilip biçilir; bu kusurun sıkıntısını hemen hissetmeyiz, onu görmek için çaba harcamamız gerekir.”(s.29-30)
Deneyimlerin çeşitliliği vardır. Elde edebileceğimiz tüm bilgi, belge ve işe yarayacak nesneler toplanmalı ve bunlar analitik bir bakışla değerlendirilmeli, yapılan çalışmalarda sosyoloji başta olmak üzere tüm diğer disiplinlerden destek alınmalıdır. Oluşan bu bilgi birikimi sayesinde tarih o zaman ete kemiğe bürünür.
Veyne haklı, bu konuda aynı şeyleri düşünüyorum. Tarih özneldir, ama keyfilik değildir. “Olmuş olan her şey” yazılabilir. Sonuçta yazılan her tarih, yazanların bakış açılarından başka bir şey değildir, ama eğri cetvelle doğru çizilmeye de kalkışılmamalıdır.
Tarih Nasıl Yazılır?, farklı, sorgulayıcı ve öğretici olduğu için okumayı hak ediyor.
(*)Friedrich Nietzsche, Tarih Üzerine, Say Yayınları, (Çev: Nejat Bozkurt), 2. Baskı, istanbul-1995, 188 sayfa.
(**)Paul Veyne, Tarih Nasıl Yazılır?, Metis Yayınları, (Çev: Nihan Özyıldırım), istanbul-2014, 421 sayfa.
e-posta: muslum.uzulmez@gmail.com web: http://www.uzulmez.info/muslum