DBP, HDP, DTK Eş başkanları sonuç itibariyle olumlu değerlendirmemiz gereken bir duruma işaret etmiş, Sur’daki güvenlik ablukasının kaldırılması halinde bir günde hendek ve barikatların kapatılacağı, bir daha hendek ve barikat kazılmayacağı garantisini vermiş.
Sonuç itibariyle olumlu ve doğru bir öneri, insani bir yaklaşım
Ancak, sadece sonuç itibariyle diyorum.
Gelinen noktayı sebep-sonuç ilişkisi içinde değerlendirdiğimizde, sebebi tartışmadan sonucu tek başına kabul etmemiz, olumlu değerlendirmemiz mümkün görünmüyor.
Bu nedenle çok sayıda soru var ve bunları sormamız gerekiyor.
Selahattin Demirtaş başta olmak üzere bu kurumların eş başkanları net ifadelerle böyle bir garanti, böyle bir söz veriyor ve verebiliyorsa, hendek-barikat kazanlardan, onlara hendek ve barikat kazmaları için talimat veren bir üst akıldan, bir üst kurumdan aynı şekilde söz ve garanti almış olmalılar ki, kamuoyuna karşı böyle bir sorumluluk üstleniyorlar.
Asıl soru şu;
Neden 90 gün önce sivil siyaset sorumluluğunuzdan kaynaklı gücünüzü kullanıp, tek taraflı da olsa bu savaşın önüne geçmediniz?
Bu gün ikna ettiklerinizi yâda söz aldıklarınızı, bu ölümler, bu yıkımlar olmadan neden ikna edemediniz?
Neden 90 günlük periyod içinde defalarca ‘barikat ve hendek demokratik bir haktır’ diye açıklamalar yaparak, savaş değirmenine, dolayısıyla AK Partinin tek başına iktidar olmak için döndürdüğü değirmene su akıttınız?
Objektif yâda subjektif bakış açısıyla durum bu değil miydi?
Dengeler 3 ay önce eşit konumdayken böyle bir çağrı yapıp, sorumluluk üstlenmiş olsaydınız, mevcut tablo ortaya çıkmayacak, sivil siyaset silahlı siyasetin önüne geçecekti, daha da güçlü olacaktı. Halkın size olan güveni sarsılmayacaktı.
‘Bir daha hendek ve barikat olmayacak’ cümlenizden bu anlayışa karşı olduğunuzu da anlamış ve görmüş olduk.
Hendek ve barikatların yanlış olduğu, engellenmesi gerektiği konusunda görüş ve düşüncelerini kamuoyuyla paylaşanlara karşı sergilenen sert tavırlardan dolayı bu kesime karşı özür ve özeleştiri hakkınızı saklı tutmamanız gerektiğini düşünüyorum.
Güven tazelemenin yolu özür ve özeleştiriden geçer.
Aksi durum, gelinen noktada siyasi öngörüsüzlüğün geçerliliğine işaret eder.